İzmir Tarihi İzmir Resimleri
İZMİR'İN TARİHİ YERLERİ

Picture
 Kemeraltı

Ipek Yolu'nun bati ucundaki ticaret merkezi Izmir'de liman, Hisar Camii'nin bulundugu bölgeye kadar gelirdi. Limanin agzinda ise, 12. yy'da Bizanslilar tarafindan kurulan Izmir Liman Kalesi bulunmaktaydi. Kale tarafindan korunan limanin sag kiyisinda ise Frenk tüccarlarinin dükkanlari ve limanin iç kisminda da kervansaraylar bulunurdu. Ipek Yolu'nu takip eden deve kervanlariyla Izmir'e getirilen mallar bu hanlara indirilir, Ceneviz tüccarlari araciligi ile de limandan gemilere yüklenerek ihraç edilirdi. Iste bu bölgede kurulu; birçok tarihi mekani kucaklayan Izmir'in ünlü Kemeralti Çarsisi'nin olusumu da oldukça ilginç olaylara dayaniyor. Tarihte bir iç liman olan Kemeralti bölgesini, kaleyi almak için Yildirim Beyazit döneminde Osmanlilar çesitli saldirilar düzenlemisler, ancak basarili olamamislardir. Izmir Liman Kalesi'ni düsürmek, 1402 yilinda, iç limani taslarla doldurarak kaleyi savunmasiz birakan Timurlenk'e nasip olmustur. Timur'un askerleri, Kadifekale sirtlarindan sürükleyip getirdikleri taslarla limani doldurmuslar, böylece sonradan Kemeralti denilen yerlesim bölgesi olusmustur.  Zaman içinde bu bölgede yerlesim gelismis, hanlar, hamamlar, camiler, kiliseler, havralar, sadirvanlar insa edilmistir. Bölge, bir ticaret merkezi olarak gelismistir. Kemeralti Çarsisi'nda halen tarihten süzülüp bozulmadan günümüze kadar gelen bir düzen ve yapi vardir. Tarihi mekanlari görülmeye degerdir. Kaynaklar, çarsinin ismini; ana caddeyi boydan boya araliklarla süsleyen 'arasta' adi verilen kemerlerden aldigini bildiriyor.

Kizlaragasi Hani

Izmir için önemli yapilardan biri Kizlaragasi Hani'dir. Yapinin 1745 yilinda tamamlandigi sanilmaktadir. Yapimi hakkinda kesin bilgiler olmamakla birlikte, yaptiran kisinin Kizlaragasi Haci Besir Aga oldugu bilinmektedir. Izmir Liman Kalesi'nin hemen arkasinda, 1744 yilinda hanin insasina baslanir ve 1745 yilinda tamamlanir. Han, döneminde önemli bir boslugu doldurmustur. Bugünkü Yemisçiler ve Halim Aga Çarsisi ile anilan yerde olup, ana cephesi Keresteciler Sokagi'na açilmaktaydi. Günümüzde burasi 871 sokaktir. Osmanli mimarisinin günümüze gelen, Izmir'deki nadir eserlerinden olan han, diger hanlar gibi genelde kare bir forma sahiptir. Binanin içinde dikdörtgen ve genis bir avlunun ortasinda geleneksel olarak bir sadirvan ve havuz bulunmasi gerekmektedir. Günümüzde böyle bir alan mevcut degildir. Han, hemen her uzun mesafe haninda oldugu gibi iki katli idi Üst katta galeriye açilan odalarda yatmak isteyenler konaklar, zemin katta ise üst kismin sade yasaminin tam tersi görülürdü. Yükleriyle develer, tüccarlar ile hizmetkarlarin kalabilecegi odalar, mallarin bosaltildigi ve pazarlandigi dükkanlar ile pazarlik yapan insanlar bulunurdu. Han, limana yakin olmasi, sebebiyle, her zaman canli kalmistir. Han belli dönemde bir tür borsa gibi de çalismis, özellikle iç avluya dönük dükkanlarda bu isler yogun olarak yapilmistir. 18. ve 19. yüzyillarda, teknolojinin ulasim alaninda çesitli degisikliklere yol açmasi ve ekonomik hayatin zaman zaman yer degistirmesiyle birlikte Kizlaragasi Hani da yavas yavas önemini kaybetmistir. Han, gece konaklamalarin sona ermesinden sonra, sadece mallarin indirildigi ve depolandigi bir yer durumuna gelmistir.

1993 yilinda restore edilerek günümüzde turistik bir çarsi olarak hizmete giren Kizlaragasi Hani'nda çok çesitli el sanatlari ürünlerini, halilari, deri kiyafetleri ve çarpici hediyelik esyalari bulabilir ve hanin tam ortasindaki açik çay bahçesinde mistik havayi içinize çekerek yorgunlugunuzu atabilirsiniz.

Izmir'in eski anitsal yapilarindan bir digeri de HISAR CAMII'dir. Aydinoglu (Molla) Yakup Bey tarafindan 16. yüzyilin sonlarinda yaptirilmistir. Belgelerde yapilis tarihi olarak 1592 ve 1598 olarak geçen Camii'nin ortasinda merkezi büyük kubbe ve iki yanda uzunlamasina ikiser kubbe bulunmaktadir. Son cemaat kismi 7 kubbeli bir revaktan olusur.

Bahçe duvari ile öndeki iki sadirvanli meydandan ayrilan dar uzun harimi, bir geçitle güneye uzar. 1813, 1881, 1927 ve 1980 yillarinda onarim gören cami, güneyden ve batidan payanda kemerleri ve duvarlariyla desteklenmistir. Dekorasyon 18 ve 19. yüzyillarin etkisi ile zenginlestirilmistir. Sütun basliklarinda, pencere üzeri ve cephe süslemelerinde mihrap, minber ve vaiz kürsüsünde Avrupa sanatsal etkilerini görmek mümkündür.


Alsancak

Eski adi Punto olan Alsancak yillar boyu Izmir'in simgesi olmustur. Dünyaca ünlü birçok seyyah ve yazarin siir ve eserlerinde yer almistir. Victor Hugo 1829 yilinda yayinlanan "Les Orientales" isimli kitabindaki "La Captive" isimli siirinde ünü batiya yayilan Izmir'i bir prensese benzetir. Siir söyledir; "Izmir, bir prensestir çok güzel küçük sapkasiyla. Mutlu ilkbaharlar durmaksizin onun çagrisina yanit verir. Nasil vazo içindeki çiçekler gülümserse, O da denizler arasindan isildar. Hatta Arsipel'in yaratilisindan çok daha tutkulu...." Dünya edebiyatinda silinmez izler birakan sair Hugo, Izmir'e gelmemesine karsin kentin ününden efsaneli büyüsünden ve bir amazon kraliçesi tarafindan kurulup isimlendirilmesinden etkilenmistir. Bahsettigi ise Izmir'in yoksul ve çöküntü halindeki mahalleleri degil, Alsancak sinirlari içindeki Frenk Mahallesi'dir. Alsancak'ta Levantenler Rumlar, Ermeniler, zengin diger batili kesimler oturmaktadir. Kibris Sehitleri Caddesi'nin iki tarafinda uzanan bu dönemlerden kalma yapilar degisik ve özgün mimarileriyle halen bir inci gibi dizilir

Kordonboyu

Siirlere, sarkilara konu olan Izmir'in ünlü Kordon'u, günün her saatinde civil civil, capcanli bir mekandir. Büyüksehir Belediyesi'nin gerçeklestirdigi rekreasyon düzenlemesi, yürürlüge koydugu "Kordon Yönetmeligi" ile bu ünlü mekan Izmir'in en önemli prestij alani haline geldi.  Temizlenmeye, rengi maviye dönmeye baslayan Körfez ile birlikte artik Kordonboyu daha bir yasanilasi oldu.


Milli Kütüphane - Izmir Devlet Opera ve Balesi

Neo klasik tarzda insa edilen Milli Kütüphane 29 Ekim 1933'te Cumhuriyet'in 10. yil senliklerinde, Elhamra Sinemasi ise 1926 yilinda hizmete açilmistir. Elhamra Sinemasi bugün Izmir Devlet Opera ve Balesi'ne evsahipligi yapmaktadir.


Atatürk Müzesi

Kordonboyu'nda denize bakan 248 nolu iki katli bina, 1862 yilinda hali tüccari Takfor tarafindan konak olarak yaptirilmistir. Bu tarihi bina, 1927 yilinda Izmir Belediyesi tarafindan Atatürk'e armagan edilmistir. Atatürk, Izmir ziyaretlerinde bu evde kalmis ve çalismalarini burada sürdürmüstür. 1941 yilinda bina müzeye dönüstürülmüs, son yillarda da Kültür Bakanligi tarafindan restore ettirilmistir.


Bornova

Amazonlar, Hititler, Ionlar, Frigyalilar, Lidyalilar, Persler, Makedonyalilar ve Bergama Kralligi'na evsahipligi yapan ilk yerlesim Helenistik Çag'da baslamistir. Bilinen ilk adi "Birun-u Abad'dir. 1071 yilinda Malazgirt Savasi'ndan zaferle çikarak Anadolu'ya yayilan Türkler, Bornova'nin yönetimini 1076 yilinda Emir Çakabey'e vermislerdir.
Bornova'da ilk belediye 1881 yilinda kurulmus, Türkiye'deki ilk futbol maçi 1890 yilinda Izmir'e gelen Ingiliz denizcilerle Izmirli gençler arasinda Bornova'da yapilmistir. Ülkemizdeki ilk atletizm yarismalari da 1895 yilinda yine Bornova'da gerçeklestirilmistir.
Verimli topraklari ile Bornova Ovasi tarihte degisik kültürleri konuk etmistir ve bunlarin izleri günümüze kadar gelebilmistir. Çoklukla levantenlerin yasadigi Bornova'da bugün hala birçok kösk ve tarihi yapi dimdik ayaktadir. Bunlara örnek olarak "Maltas Evi, Belhomme Evi, Peterson Köskü, Steinbüchel Evi, Murat Evi, Bari Evi, Donald Giraud Evi, Kanaldaki Evi, Aliotti Evi, Bari Evi, Pandespanian Köskü, Paggy Köskü, Yesil Kösk, Bornova Büyük Cami, St. Maria Magdelana Protestan ve Santa Maria Katolik Kiliseleri" gösterilebilir.
Buca

Adi Rumca "Kösede, kenarda kalan köy" anlamindaki "Bovios" sözcügünden gelme Buca'nin ilk kurulusu I.Ö 630 yilina kadar uzanmaktadir.
17. yüzyil sonlarinda bir sayfiye yeri olan Buca, tarihin izlerini günümüze dek tasiyan yapilara sahiptir. Eski dönemlerde üzüm baglari ile de ünlü Buca; hipodromu ve haralari ile de Izmir'in önemli ilçelerinden biridir.
Köskleri ve kiliseleriyle ünlü bu ilçeye giriste ziyaretçileri tarihten günümüze süzülüp gelen Kizilçullu Su Kemerleri karsilar.
Hasanaga Bahçesi 107 bin 615 metrekarelik alana yayilan bahçenin ilk sahibi Italyan Levanten isadami Aliotti oldugu söylenir. Daha sonralari Ödemis esrafindan Hasan Aga bahçeyi satin almis. O dönemde bile düzenli bir altyapiya sahip olusu yer altinda bulunan su kanallari, bahçedeki havuz selalesinin çalistirilmasiyla tepeden bakildiginda gözlemlenebilen bir kadin silueti ile hayret uyandirir. Bahçe öyle dizayn edilmistir ki gökyüzünden bakildiginda agaçlarin dizilisi bir haç seklini verir. Bahçede bir arada bulunan 12 selvinin ise 12 havariyi simgeledigine inanilir.
Buca ayni zamanda ülkemizin Safranbolu, Maçka, Kula ve Milas'ta bulunan 3 katli cumbali eski Türk evlerinin halen ayakta oldugu bir yerlesim birimidir. Dutlu Sokak ve çevresindeki yapilar buna örnek gösterilebilir

Karsiyaka

  Izmir Körfezi'nin kuzeyinde bulunan Karsiyaka, körfezi bir gerdanlik gibi süsler. Eski Karsiyaka'dan günümüze eser kalmasa da, tarihi yalilarindan hala ayakta olanlari tüm görkemiyle sahil boyunca sizi karsilamaya hazir bekler. Karsiyaka bir efsanedir ayni zamanda ve efsaneye göre Zeus'un; oglu Tantalos'u Yamanlar Dagi'ndaki bir yariktan içeri attirarak yarigi kapattigi söylenir. Tantalos'un mezar kalintilari da Bayrakli sirtlarindadir. Zeus'un Tantalos'u attigi yarigin ise, Karsiyaka'ya 24 kilometre uzakliktaki Karagöl oldugu söylenir.
Karsiyaka, bugünkü adini almadan önce Cordelio olarak anilirdi. Haçli ordularinin baskinlari sirasinda Aslan Yürekli Richard'in askerlerinin, komutanlarina olan sevgilerini göstermek için buraya "Cocur de Lion" adini verdikleri, Çakabey döneminde de "Karsi Sahil" anlaminda "Karsi - Yaka" haliyle son seklini aldigi söylenir.