Antalya Tarihi Antalya Resimler
ANTALYA'NIN TARİHİ YERLERİ
Alanya Kalesi : Surlarinin uzunlugu 6.5 kilometreyi bulan Alanya Kalesi denizden 250 metreye kadar yükselen yarimada üzerindedir... Kandeleri adiyla da bilinen Alanya yarimadasindaki yerlesim
Helenistik döneme kadar inmekle birlikte günümüze kalan tarihi dokusu 13. yüzyil Selçuklu eseridir. Kale 1221 yilinda kenti alip yeniden insa ettiren Selçuklu Sultani Alaaddin Keykubat tarafindan yaptirilmistir. Kalenin 83 kulesi ve 140 burcu vardir. Ortaçagda surlarin içine yerlesmis kentin su gereksinimi saglamak üzere 400'e yakin sarniç yapilmistir. Sarniçlarin bir kismi günümüzde de kullanilmaktadir. Surlar planli bir sekilde Ehmedek Içkale Adam Atacagi Cilvarda burnu üstü Arap Evliyasi Burcu ve Esat Burcu'nu inerek Tophane ve Tersane'yi geçip Kizilkule'de son bulacak sekilde insa edilmistir. Yarimadanin zirvesinde açik alan müzesi olarak degerlendirilen içkale bulunmaktadir. Sultan Alaaddin Keykubat sarayini burada yaptirmistir... Kalede yerlesim günümüzde de sürmektedir. Ahsap ve kagir tarihi evlerin önünde tahta ¤¤¤gahlarda ipek ve pamuklu dokuma yapilmakta degisik figürlerde su kabaklari boyanmakta küçük bahçelerde otantik yemek servisi verilmektedir. Ayrica kaleye çikan yol üzerinde ve limana egemen yamaçlarinda restoran ve kafeteryalar vardir. Kale tasit trafigine açiktir. Yürüyerek ise yaklasik 1 saatte çikilabilir.
Kızılkule : Limandadir. Kentin sembolü olan sekizgen planli yapi 13. yüzyil Selçuklu eseridir. 1226 yilinda Selçuklu Sultani Alaaddin Keykubat tarafindan Sinop Kalesi'ni yapan Halepli yapi ustasi Ebu Ali Reha el Kettani'ye yaptirilmistir. Insaat sirasinda belli bir yükseklikten sonra tas bloklari kaldirmak güç oldugu için üst kismi pismis kirmizi tuglalarla yapilmis ve bu nedenle Kizilkule adini almistir. Kule duvarlarinda antik çagdan kalma mermer bloklar görülmektedir. Sekizgen planli ve her bir duvari 12.5 metre genisliginde olan kulenin yüksekligi 33 metre çapi 29 metredir. Içinde zemin dahil bes kat vardir. Kulenin üstüne yüksek aralikli ve 85 basamakli tas merdivenle çikilir. Kulenin tepeden aldigi günes isigi birinci kata kadar ulasir. Kulenin ortasinda bir sarniç bulunur. Kule denizden gelecek saldirilara karsi limani ve tersaneyi korumak amaciyla yapilmis ve yüzyillar boyunca askeri amaçla kullanilmistir. 1950'li yillarda onarilan kule 1979 yilinda ziyarete açilarak birinci kati Etnografya Müzesi'ne dönüstürülmüstür.
Tersane : Selçuklu Sultani Alaaddin Keykubat'in kenti almasindan alti yil sonra Kizilkule'nin yakininda 1227'de yapimina baslanmis ve bir yilda bitirilmistir. Kemerli bes gözden olusan tersanenin denize bakan cephesi 56.5 metre derinligi 44 metredir. Tersane için seçilen yer gün isigindan en fazla yararlanilacak sekilde planlanmistir. Tersanenin giris kapisindaki yazit Sultan Keykubat'in armasini tasir ve rozetlerle süslüdür. Alanya Tersanesi Selçuklularin Akdeniz'deki ilk tersanesidir.
Daha önce Karadeniz'de Sinop Tersanesini yaptiran Alaaddin Keykubat Alanya Tersanesi ile “iki denizin sultani” unvanini almistir. Tersanenin bir yaninda mescit öteki yaninda muhafiz odasi bulunur. Gözlerden birinde de zaman içinde körlenmis bir kuyu vardir. Denizden teknelerle ya da Kizilkule'nin yanindaki surlardan yürüyerek ulasilan Tersane'ye giris ücretsizdir.
Tophane
Tersane'nin bitisiginde denizden 10 metre yüksekliginde bir kayaya tersaneyi korumak amaciyla yapilan Tophane vardir. 1227 yilinda kesme tastan insa edilen üç katli ve dikdörtgen planli yapida ayni zamanda savas gemileri için top döküldügü bilinmektedir. Tersane ve Tophane'nin Kültür Bakanligi ve Alanya Belediyesi tarafindan bir Denizcilik Müzesi'ne dönüstürülmesi için çalismalar sürmektedir.
Ehmedek
Kale'nin kuzey yamacinda Bizans döneminden kalan küçük kalenin yerine Selçuklu döneminde “orta kale” olarak yeniden insa edilmistir. Giris kapisindaki kitabeden 1227 yilinda yapildigi anlasilmaktadir. Adini Selçuklu döneminin insaat ustasi “Ehmedek”ten aldigi sanilmaktadir. Üçer kuleli iki bölümünden olusan orta kale kara saldirilarina karsi stratejik bir yerde ve ayni zamanda sultanin sarayinin bulundugu iç kaleyi de koruyacak konumdadir. Kulelerin günümüze kadar gelen duvarlari Bizans döneminde kayalardan yontularak yapilmistir. Orta kalenin içindeki üç sarniç günümüzde de kullanilmaktadir. Kale duvarlarinda Selçuklu döneminden kalma gemi resimleri vardir.
Süleymaniye Camisi: Selçuklu Sultani Alaaddin Keykubad tarafindan kentin yeniden düzenlenmesi sirasinda 1231 yilinda kalenin zirve kisminda Içkale'nin hemen disinda yaptirilmistir. Ancak sonraki yillarda cami yikilmis ve 16. yüzyilda Osmanli döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafindan tekrar yaptirilmistir. Tek minareli cami Alaaddin Kale ya da Süleymaniye adiyla anilir. Yapi moloz tastan ve kare planlidir. Sekizgen kasnak üzerine kiremitli bir kubbesi vardir. Kubbenin askilik görevi üstlenen kismina akustigi saglamak için 15 küçük küp yerlestirilmistir. Ibadet sirasinda bu özellik ortaya çikmaktadir. Son cemaat yeri dört ayak üzerine kiremitli üç kubbe ile örtülüdür. Kapi ve pencere kapaklari Osmanli döneminin ahsap oyma isçiliginin güzel bir örnegidir.
Bedesten : Kale içinde Süleymaniye Camisi yakinindadir. 14. ya da 15. yüzyilda Karamanogullari döneminde çarsi veya han olarak yapildigi sanilmaktadir. Kesme tastan dikdörtgen planli bir yapidir... 26 odasi vardir ve 13 metre genisliginde 35 metre uzunlugunda bir avluya sahiptir. Tarihi bina günümüzde otel restoran ve kafeterya olarak kullanilmaktadir... Avluya açilan orta çag dükkanlari otel odasi olarak düzenlenmistir. Bahçe kisminda merdivenle inilen büyük bir sarniç vardir. Bahçenin manzarasi bir yaniyla yukaridaki kale surlarina asagidaki Akdeniz'e ve kumsala bir yaniyla da Toros daglarina hakimdir. Bedesten isletmecisinden izin alinarak gezilebilir.
Darphane : Yarimadanin ucunda uzunlugu 400 metreyi bulan sarp kayaliklardan olusan Cilvarda burnu üzerindeki yapilardir. Halk arasinda “darphane” olarak anilmasina karsin kesme tastan insa edilmis binalarda para basilmasi söz konusu degildir. 11. yüzyildan kalma tas yapilardan biri küçük bir kilisedir digerlerinin ise manastir olarak kullanilma olasiligi yüksektir. Küçük kilisenin kubbesi ayakta durmaktadir. Kayalarin üstünde bir de sarniç vardir. Cilvarda burnundaki yapilar topluluguna Iç Kale'den kayalara oyulmus basamaklarla bir yol bulunmasina karsin yol günümüzde kullanilamaz durumdadir. Denizden çikis ise zor ve tehlikelidir. Gerek Iç Kale'den seyredildiginde gerekse denizden teknelerle burnu dönerken etkileyici bir görüntüsü vardir.
Akbese Sultan Mescidi : Kale içinde Bedesten'in batisinda Süleymaniye Camisi'nin 100 metre kadar ilerisindedir. Alaaddin Keykubat'in Alanya Kalesi'ndeki ilk kumandani Aksebe Sultan tarafindan 1230 yilinda yaptirilmistir. Disi kesme tas içi ve kubbesi tugla örülüdür. Kare planli ve iki odadan olusur. Odalardan biri mescit digeri Aksebe Sultan'in mezarinin bulundugu türbedir. Türbede üç mezar daha vardir. Eski kalintilardan mescidin apsisinin çinili oldugu anlasilmaktadir. Kitabesinde “Tanri yerin ve göklerin gaiblerini bilir. Allah'in mescitlerini ancak O'na ve ahiret gününe inananlar imar ederler. 1230 yilinda yüce sultan Alaaddin'in günlerinde Tanri'nin rahmetine muhtaç zayif kulu Akbese yaptirdi” yazmaktadir. Mescidin birkaç metre uzaginda moloz tastan kaide üzerinde tugla gövdeli silindirik bir minaresi bulunur. Serefe kisminda biten minarenin ilginç bir görüntüsü vardir.
Andızlı Cami : Tophane Mahallesi'ndedir. Adini hemen yanindaki andiz agacindan alan cami 1277 yilinda Emir Bedrüddin tarafindan yaptirilmistir. Emir Bedrüddin Camisi de denir. Selçuklu döneminin özgün mimari özelliklerini tasir. Kesme tastandir yüksek olmayan bir minaresi vardir. Minberi Selçuklu tahta oymacilik sanatinin en güzel örneklerinden birini yansitir. Camiye Kizilkule'nin yanindan asagi kapi yoluyla gidilir.
Sitti Zeynep Türbesi : Kale'ye çikan yol üzerinde büyük bir kayanin üzerindedir. Selçuklu ya da Osmanli döneminden kaldigi tahmin edilmektedir. Yapi kare planli ve kubbeli iki odadan ibarettir. Odalardan birinde uzunca bir sanduka vardir; diger oda bostur. Evliya Çelebi binanin Bektasi tekkesi oldugunu yazar. Sitti Zeynep hakkinda kesin bir bilgi yoktur. Kanuni Sultan Süleyman dönemi Osmanli vakif defterlerinde türbeye ait vakfin adi “Sitti Zeynep bin't Zeynülabidin” olarak geçmektedir. Türbede mezari bulunan kisinin bir eren oldugu sanilmaktadir. Türbenin bulundugu kayanin içine antik çagda ikiser metre uzunlugunda üç lahit oyulmustur. Antik mezarlar bir dönem su deposu olarak kullanilmistir.
Hıdrellez Kilisesi : Alanya merkezine 10 kilometre uzakta Haci Mehmetli Köyü sinirlari içinde Hidir Ilyas mevkiindedir. Akdeniz'e gören bir yamaç üzerine 19. yüzyil basinda kuruldugu sanilan kilise günümüzde de Hiristiyan ve Müslüman ziyaretçiler tarafindan ibadet amaciyla kullanilmaktadir. Çatisi kagir duvarlari tas ve küçük bir apsisi olan kilise dikdörtgen planlidir. Kilisenin içinde ahsap süslemeli bir ara kat vardir. Duvarlardaki freskolar bozulmustur. Kilisenin 1873 yilinda onarim gördügü kitabesinden anlasilmaktadir. Alanya Müzesi'nde sergilenen kitabe Grek abecesi ile Türkçe (Karamanlica) yazilmistir. Kilise Alanya'da yasayan ve Türkçe konusan Ortodokslarin 1924 yilindaki mübadelede Yunanistan'a gitmeleriyle kapanmistir. Yaninda su kaynagi bulunan Hidrellez Kilisesi'nin bir adi da Agios Georgios Kilisesi'dir. Kilisenin benzerlerine Antalya Kaleiçi'nde de rastlanmaktadir. Ören yerine giris ücretsizdir.
Sarapsa Hanı : Alanya'nin 13 kilometre batisinda sehirlerarasi karayolu üzerinde 13. yüzyildan kalma bir yapidir. 1236-1246 yillari arasinda Selçuklu Sultani olan Giyaseddin Keyhüsrev tarafindan tarihi ipek yolu üzerinde kervansaray olarak yaptirilmistir. Bir dönüme yakin araziye insa edilen yapinin duvarlari iri kesme taslarla örülüdür. Orta çagin önemli konaklama merkezlerinden bir olan kervansaray günümüzde eglence merkezi olarak kullanilmaktadir.
Alara Kalesi : Alara Kalesi Alanya'nin 37 kilometre batisinda denizden 9 kilometre içeride Selçuklu Sultani Alaaddin Keykubat tarafindan 1232 yilinda yaptirilmistir. Ipekyolu üzerindeki kalenin islevi Alara Çayi kenarindaki handa mola veren kervanlarin güvenligini saglamaktir. Kale 200 metreden 500 metreye kadar çikan sarp bir tepe üzerinde kurulmustur. Görkemli bir görüntüsü vardir. Dis ve iç kale olarak iki kisimdir. 120 basamakli karanlik bir dehlizden kalenin içine girilir. Ören yeri olarak düzenlenerek ziyarete açilmadigi için yaban otlari ve yikintilara dikkat etmek gerekir. Kalenin içinde kayalar oyularak tüneller yapilmistir. Kalintilar arasinda küçük bir saray kale görevlilerinin odalari cami ve hamam vardir. Surlari ve patikalari izleyerek Alara Kalesi'nin zirvesine çikmak isteyenlerin en az bir saatlik tirmanisi göze almalari ve buna göre donanimli olmalari gerekir. Zirvedeki manzara ise yorgunluga degecektir.
Alarahan : Alara Kalesi'ne 800 metre uzakta bir düzlükte ve Alara Çayi kiyisindadir. Tümüyle kesme iri taslarla 2 bin metrekare üzerine kervansaray olarak insa edilmistir. 1231 yilinda yapilan han birkaç yil önce onarilmis ve bugün restoran ve alisveris merkezi olarak kullanilmaktadir. Kervansarayin nöbetçi kulübesi günümüzde de özelligini korumaktadir. Kervansarayin ikinci kapisi yolcularin kalacagi mekanlara açilir. Uzun bir koridorun iki yaninda odaciklar bulunur. Kervansarayin içinde çesme mescit ve hamam vardir. Yapinin onarimi sirasinda ortaya çikan tas ustalarin imzalari da dikkat çekicidir. Alaaddin Keykubat Alanya'daki kitabelerde kendisini “Kara ve iki denizin sultani Arap ve Acem ülkesinin sahibi” olarak nitelerken Alarahan'daki kitabesinde “Rum Sam Ermeni ve Frenk memleketlerinin fatihi” ünvanini da almistir. Alarahan'a giris ücretlidir. Handaki restoranin yani sira Alara Çayi'nin kenarindaki küçük kir lokantalarinda da yemek yenilebilir ve servis yapilincaya kadar çayda yüzülebilir.
Kargı Han : Alanya'nin batisinda Kargi çayinin kuzeyindedir. Hanin kitabesi olmadigi için yapim yili hakkinda bilgi yoktur. 46 metre eninde 50 metre boyunda tas yapidir. Roma Selçuklu ve Osmanli dönemlerinde Akdeniz ile Iç Anadolu'yu baglayan yol üzerinde Kesikbel mevkiinde kervansaray olarak kullanildigi sanilmaktadir. Odalarinin hepsinin tavaninda hava bacalari bulunmaktadir ve odalar orta avlunun etrafinda siralanmistir. Kapinin karsisinda tastan oyulmus sabit hayvan yemlikleri bulunur. Yapi harap durumdadir.
Helenistik döneme kadar inmekle birlikte günümüze kalan tarihi dokusu 13. yüzyil Selçuklu eseridir. Kale 1221 yilinda kenti alip yeniden insa ettiren Selçuklu Sultani Alaaddin Keykubat tarafindan yaptirilmistir. Kalenin 83 kulesi ve 140 burcu vardir. Ortaçagda surlarin içine yerlesmis kentin su gereksinimi saglamak üzere 400'e yakin sarniç yapilmistir. Sarniçlarin bir kismi günümüzde de kullanilmaktadir. Surlar planli bir sekilde Ehmedek Içkale Adam Atacagi Cilvarda burnu üstü Arap Evliyasi Burcu ve Esat Burcu'nu inerek Tophane ve Tersane'yi geçip Kizilkule'de son bulacak sekilde insa edilmistir. Yarimadanin zirvesinde açik alan müzesi olarak degerlendirilen içkale bulunmaktadir. Sultan Alaaddin Keykubat sarayini burada yaptirmistir... Kalede yerlesim günümüzde de sürmektedir. Ahsap ve kagir tarihi evlerin önünde tahta ¤¤¤gahlarda ipek ve pamuklu dokuma yapilmakta degisik figürlerde su kabaklari boyanmakta küçük bahçelerde otantik yemek servisi verilmektedir. Ayrica kaleye çikan yol üzerinde ve limana egemen yamaçlarinda restoran ve kafeteryalar vardir. Kale tasit trafigine açiktir. Yürüyerek ise yaklasik 1 saatte çikilabilir.
Kızılkule : Limandadir. Kentin sembolü olan sekizgen planli yapi 13. yüzyil Selçuklu eseridir. 1226 yilinda Selçuklu Sultani Alaaddin Keykubat tarafindan Sinop Kalesi'ni yapan Halepli yapi ustasi Ebu Ali Reha el Kettani'ye yaptirilmistir. Insaat sirasinda belli bir yükseklikten sonra tas bloklari kaldirmak güç oldugu için üst kismi pismis kirmizi tuglalarla yapilmis ve bu nedenle Kizilkule adini almistir. Kule duvarlarinda antik çagdan kalma mermer bloklar görülmektedir. Sekizgen planli ve her bir duvari 12.5 metre genisliginde olan kulenin yüksekligi 33 metre çapi 29 metredir. Içinde zemin dahil bes kat vardir. Kulenin üstüne yüksek aralikli ve 85 basamakli tas merdivenle çikilir. Kulenin tepeden aldigi günes isigi birinci kata kadar ulasir. Kulenin ortasinda bir sarniç bulunur. Kule denizden gelecek saldirilara karsi limani ve tersaneyi korumak amaciyla yapilmis ve yüzyillar boyunca askeri amaçla kullanilmistir. 1950'li yillarda onarilan kule 1979 yilinda ziyarete açilarak birinci kati Etnografya Müzesi'ne dönüstürülmüstür.
Tersane : Selçuklu Sultani Alaaddin Keykubat'in kenti almasindan alti yil sonra Kizilkule'nin yakininda 1227'de yapimina baslanmis ve bir yilda bitirilmistir. Kemerli bes gözden olusan tersanenin denize bakan cephesi 56.5 metre derinligi 44 metredir. Tersane için seçilen yer gün isigindan en fazla yararlanilacak sekilde planlanmistir. Tersanenin giris kapisindaki yazit Sultan Keykubat'in armasini tasir ve rozetlerle süslüdür. Alanya Tersanesi Selçuklularin Akdeniz'deki ilk tersanesidir.
Daha önce Karadeniz'de Sinop Tersanesini yaptiran Alaaddin Keykubat Alanya Tersanesi ile “iki denizin sultani” unvanini almistir. Tersanenin bir yaninda mescit öteki yaninda muhafiz odasi bulunur. Gözlerden birinde de zaman içinde körlenmis bir kuyu vardir. Denizden teknelerle ya da Kizilkule'nin yanindaki surlardan yürüyerek ulasilan Tersane'ye giris ücretsizdir.
Tophane
Tersane'nin bitisiginde denizden 10 metre yüksekliginde bir kayaya tersaneyi korumak amaciyla yapilan Tophane vardir. 1227 yilinda kesme tastan insa edilen üç katli ve dikdörtgen planli yapida ayni zamanda savas gemileri için top döküldügü bilinmektedir. Tersane ve Tophane'nin Kültür Bakanligi ve Alanya Belediyesi tarafindan bir Denizcilik Müzesi'ne dönüstürülmesi için çalismalar sürmektedir.
Ehmedek
Kale'nin kuzey yamacinda Bizans döneminden kalan küçük kalenin yerine Selçuklu döneminde “orta kale” olarak yeniden insa edilmistir. Giris kapisindaki kitabeden 1227 yilinda yapildigi anlasilmaktadir. Adini Selçuklu döneminin insaat ustasi “Ehmedek”ten aldigi sanilmaktadir. Üçer kuleli iki bölümünden olusan orta kale kara saldirilarina karsi stratejik bir yerde ve ayni zamanda sultanin sarayinin bulundugu iç kaleyi de koruyacak konumdadir. Kulelerin günümüze kadar gelen duvarlari Bizans döneminde kayalardan yontularak yapilmistir. Orta kalenin içindeki üç sarniç günümüzde de kullanilmaktadir. Kale duvarlarinda Selçuklu döneminden kalma gemi resimleri vardir.
Süleymaniye Camisi: Selçuklu Sultani Alaaddin Keykubad tarafindan kentin yeniden düzenlenmesi sirasinda 1231 yilinda kalenin zirve kisminda Içkale'nin hemen disinda yaptirilmistir. Ancak sonraki yillarda cami yikilmis ve 16. yüzyilda Osmanli döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafindan tekrar yaptirilmistir. Tek minareli cami Alaaddin Kale ya da Süleymaniye adiyla anilir. Yapi moloz tastan ve kare planlidir. Sekizgen kasnak üzerine kiremitli bir kubbesi vardir. Kubbenin askilik görevi üstlenen kismina akustigi saglamak için 15 küçük küp yerlestirilmistir. Ibadet sirasinda bu özellik ortaya çikmaktadir. Son cemaat yeri dört ayak üzerine kiremitli üç kubbe ile örtülüdür. Kapi ve pencere kapaklari Osmanli döneminin ahsap oyma isçiliginin güzel bir örnegidir.
Bedesten : Kale içinde Süleymaniye Camisi yakinindadir. 14. ya da 15. yüzyilda Karamanogullari döneminde çarsi veya han olarak yapildigi sanilmaktadir. Kesme tastan dikdörtgen planli bir yapidir... 26 odasi vardir ve 13 metre genisliginde 35 metre uzunlugunda bir avluya sahiptir. Tarihi bina günümüzde otel restoran ve kafeterya olarak kullanilmaktadir... Avluya açilan orta çag dükkanlari otel odasi olarak düzenlenmistir. Bahçe kisminda merdivenle inilen büyük bir sarniç vardir. Bahçenin manzarasi bir yaniyla yukaridaki kale surlarina asagidaki Akdeniz'e ve kumsala bir yaniyla da Toros daglarina hakimdir. Bedesten isletmecisinden izin alinarak gezilebilir.
Darphane : Yarimadanin ucunda uzunlugu 400 metreyi bulan sarp kayaliklardan olusan Cilvarda burnu üzerindeki yapilardir. Halk arasinda “darphane” olarak anilmasina karsin kesme tastan insa edilmis binalarda para basilmasi söz konusu degildir. 11. yüzyildan kalma tas yapilardan biri küçük bir kilisedir digerlerinin ise manastir olarak kullanilma olasiligi yüksektir. Küçük kilisenin kubbesi ayakta durmaktadir. Kayalarin üstünde bir de sarniç vardir. Cilvarda burnundaki yapilar topluluguna Iç Kale'den kayalara oyulmus basamaklarla bir yol bulunmasina karsin yol günümüzde kullanilamaz durumdadir. Denizden çikis ise zor ve tehlikelidir. Gerek Iç Kale'den seyredildiginde gerekse denizden teknelerle burnu dönerken etkileyici bir görüntüsü vardir.
Akbese Sultan Mescidi : Kale içinde Bedesten'in batisinda Süleymaniye Camisi'nin 100 metre kadar ilerisindedir. Alaaddin Keykubat'in Alanya Kalesi'ndeki ilk kumandani Aksebe Sultan tarafindan 1230 yilinda yaptirilmistir. Disi kesme tas içi ve kubbesi tugla örülüdür. Kare planli ve iki odadan olusur. Odalardan biri mescit digeri Aksebe Sultan'in mezarinin bulundugu türbedir. Türbede üç mezar daha vardir. Eski kalintilardan mescidin apsisinin çinili oldugu anlasilmaktadir. Kitabesinde “Tanri yerin ve göklerin gaiblerini bilir. Allah'in mescitlerini ancak O'na ve ahiret gününe inananlar imar ederler. 1230 yilinda yüce sultan Alaaddin'in günlerinde Tanri'nin rahmetine muhtaç zayif kulu Akbese yaptirdi” yazmaktadir. Mescidin birkaç metre uzaginda moloz tastan kaide üzerinde tugla gövdeli silindirik bir minaresi bulunur. Serefe kisminda biten minarenin ilginç bir görüntüsü vardir.
Andızlı Cami : Tophane Mahallesi'ndedir. Adini hemen yanindaki andiz agacindan alan cami 1277 yilinda Emir Bedrüddin tarafindan yaptirilmistir. Emir Bedrüddin Camisi de denir. Selçuklu döneminin özgün mimari özelliklerini tasir. Kesme tastandir yüksek olmayan bir minaresi vardir. Minberi Selçuklu tahta oymacilik sanatinin en güzel örneklerinden birini yansitir. Camiye Kizilkule'nin yanindan asagi kapi yoluyla gidilir.
Sitti Zeynep Türbesi : Kale'ye çikan yol üzerinde büyük bir kayanin üzerindedir. Selçuklu ya da Osmanli döneminden kaldigi tahmin edilmektedir. Yapi kare planli ve kubbeli iki odadan ibarettir. Odalardan birinde uzunca bir sanduka vardir; diger oda bostur. Evliya Çelebi binanin Bektasi tekkesi oldugunu yazar. Sitti Zeynep hakkinda kesin bir bilgi yoktur. Kanuni Sultan Süleyman dönemi Osmanli vakif defterlerinde türbeye ait vakfin adi “Sitti Zeynep bin't Zeynülabidin” olarak geçmektedir. Türbede mezari bulunan kisinin bir eren oldugu sanilmaktadir. Türbenin bulundugu kayanin içine antik çagda ikiser metre uzunlugunda üç lahit oyulmustur. Antik mezarlar bir dönem su deposu olarak kullanilmistir.
Hıdrellez Kilisesi : Alanya merkezine 10 kilometre uzakta Haci Mehmetli Köyü sinirlari içinde Hidir Ilyas mevkiindedir. Akdeniz'e gören bir yamaç üzerine 19. yüzyil basinda kuruldugu sanilan kilise günümüzde de Hiristiyan ve Müslüman ziyaretçiler tarafindan ibadet amaciyla kullanilmaktadir. Çatisi kagir duvarlari tas ve küçük bir apsisi olan kilise dikdörtgen planlidir. Kilisenin içinde ahsap süslemeli bir ara kat vardir. Duvarlardaki freskolar bozulmustur. Kilisenin 1873 yilinda onarim gördügü kitabesinden anlasilmaktadir. Alanya Müzesi'nde sergilenen kitabe Grek abecesi ile Türkçe (Karamanlica) yazilmistir. Kilise Alanya'da yasayan ve Türkçe konusan Ortodokslarin 1924 yilindaki mübadelede Yunanistan'a gitmeleriyle kapanmistir. Yaninda su kaynagi bulunan Hidrellez Kilisesi'nin bir adi da Agios Georgios Kilisesi'dir. Kilisenin benzerlerine Antalya Kaleiçi'nde de rastlanmaktadir. Ören yerine giris ücretsizdir.
Sarapsa Hanı : Alanya'nin 13 kilometre batisinda sehirlerarasi karayolu üzerinde 13. yüzyildan kalma bir yapidir. 1236-1246 yillari arasinda Selçuklu Sultani olan Giyaseddin Keyhüsrev tarafindan tarihi ipek yolu üzerinde kervansaray olarak yaptirilmistir. Bir dönüme yakin araziye insa edilen yapinin duvarlari iri kesme taslarla örülüdür. Orta çagin önemli konaklama merkezlerinden bir olan kervansaray günümüzde eglence merkezi olarak kullanilmaktadir.
Alara Kalesi : Alara Kalesi Alanya'nin 37 kilometre batisinda denizden 9 kilometre içeride Selçuklu Sultani Alaaddin Keykubat tarafindan 1232 yilinda yaptirilmistir. Ipekyolu üzerindeki kalenin islevi Alara Çayi kenarindaki handa mola veren kervanlarin güvenligini saglamaktir. Kale 200 metreden 500 metreye kadar çikan sarp bir tepe üzerinde kurulmustur. Görkemli bir görüntüsü vardir. Dis ve iç kale olarak iki kisimdir. 120 basamakli karanlik bir dehlizden kalenin içine girilir. Ören yeri olarak düzenlenerek ziyarete açilmadigi için yaban otlari ve yikintilara dikkat etmek gerekir. Kalenin içinde kayalar oyularak tüneller yapilmistir. Kalintilar arasinda küçük bir saray kale görevlilerinin odalari cami ve hamam vardir. Surlari ve patikalari izleyerek Alara Kalesi'nin zirvesine çikmak isteyenlerin en az bir saatlik tirmanisi göze almalari ve buna göre donanimli olmalari gerekir. Zirvedeki manzara ise yorgunluga degecektir.
Alarahan : Alara Kalesi'ne 800 metre uzakta bir düzlükte ve Alara Çayi kiyisindadir. Tümüyle kesme iri taslarla 2 bin metrekare üzerine kervansaray olarak insa edilmistir. 1231 yilinda yapilan han birkaç yil önce onarilmis ve bugün restoran ve alisveris merkezi olarak kullanilmaktadir. Kervansarayin nöbetçi kulübesi günümüzde de özelligini korumaktadir. Kervansarayin ikinci kapisi yolcularin kalacagi mekanlara açilir. Uzun bir koridorun iki yaninda odaciklar bulunur. Kervansarayin içinde çesme mescit ve hamam vardir. Yapinin onarimi sirasinda ortaya çikan tas ustalarin imzalari da dikkat çekicidir. Alaaddin Keykubat Alanya'daki kitabelerde kendisini “Kara ve iki denizin sultani Arap ve Acem ülkesinin sahibi” olarak nitelerken Alarahan'daki kitabesinde “Rum Sam Ermeni ve Frenk memleketlerinin fatihi” ünvanini da almistir. Alarahan'a giris ücretlidir. Handaki restoranin yani sira Alara Çayi'nin kenarindaki küçük kir lokantalarinda da yemek yenilebilir ve servis yapilincaya kadar çayda yüzülebilir.
Kargı Han : Alanya'nin batisinda Kargi çayinin kuzeyindedir. Hanin kitabesi olmadigi için yapim yili hakkinda bilgi yoktur. 46 metre eninde 50 metre boyunda tas yapidir. Roma Selçuklu ve Osmanli dönemlerinde Akdeniz ile Iç Anadolu'yu baglayan yol üzerinde Kesikbel mevkiinde kervansaray olarak kullanildigi sanilmaktadir. Odalarinin hepsinin tavaninda hava bacalari bulunmaktadir ve odalar orta avlunun etrafinda siralanmistir. Kapinin karsisinda tastan oyulmus sabit hayvan yemlikleri bulunur. Yapi harap durumdadir.