Burdur Tarihi Burdur Resimleri
BURDUR'UN TARİHİ YERLERİ
Düger (TYMBRIANASSUS) :
Burdur'da Klasik Çag'a ait bilinen en eski yerlesim yeri, Düger Köyü'ndedir. Yunan Arkaik Dönemi'ne rastlayan ve Frig Kültürü özelliklerini gösteren Tymbrianassus Antik Kenti, Yarisli Gölü'nün dogu kiyisindaki yarimadada yer alir. Kent M.Ö. 6. yüzyilin sonlarinda kurulmustur. Düger'de bilimsel kazi yapilmamis, kaçak kazilarda ortaya çikarilan buluntularin ele geçirilebilen büyük kismi Burdur Arkeoloji Müzesi'nde toplanmistir.
Bulunan eserler arasinda, tapinak oldugu sanilan birkaç yapinin pismis topraktan kaplama levhalari vardir. Bu levhalar yapiyi doganin yipratmasindan ve yangindan korumak için yapilmistir. Levhalarin üzerinde bulunan “Grifon” basli hayvan figürleri de, dinsel inançlar göre yapiyi kötü ruhlardan korumaktadir. Dönemin süsleme motifi ise, dört yaprakli yoncadir.
Kibyra :
Burdur'un Gölhisar Ilçesinde yer almaktadir. Çok yüksek olmayan üç tepecik üzerinde kurulmustur. Çevresinin saglam surlarla çevrili oldugu sanilan antik kent, dörtlü bir tetrapolisin baskentidir. Tetrapolis, Kibyra, Oinoanda, Balbura ve Budon sitelerinin birlesmesiyle olusmustur.
Kibyra'nin atlari ve silahsörleri ünlüdür. Kibyra'da hayvancilik ileriydi. Asagi agorada dericilik yapiliyordu. Yakin zamana kadar isletilen maden ocaklari ve arazinin dogal yapisinda bulunan demir madeni, Kibyra'da demircilik sanatinin varliginin kanitlaridir.
En parlak dönemi M.S. 2. yüzyilda yasayan antik kentin geçmisi Helenistik döneme kadar uzaniyor. Kibyra'nin ilk halki, Milias kökenli Pisidyalilardir. Volkanik bir arazide kurulu sehir, sik sik deprem felaketine ugramis, son bir depremden sonra halki yavas yavas çekilmis ve Bizans döneminde küçük bir yerlesme olarak varligini sürdürmüstür.
Kibyra, Burdur yöresinin oldukça iyi korunmus antik kentlerinden birisidir. Stadyum, tiyatro ve 4 bin kisi alabilen küçük bir tiyatro havasindaki odeon, Kibyra'da sosyal ve kültürel bir kavmin yasadigini gösteriyor. Antik Frigya, Pisidya, Likya ve Karya arasinda bir geçis bölgesi olusturan Kibyra, Kültür karakteri olarak bu dört antik bölge kültürünün ortak izlerini tasiyor.
Kremna :
Burdur'un Bucak Ilçesinin Çamlik köyü yakinlarinda yer aliyor. Aksu vadisine hakim dil biçiminde bir tepe üzerinde kurulu kentte, konumu nedeniyle Eski Yunanca'da “Uçurum” anlamina gelen Kremna adi verilmistir.
Antik PISIDYA bölgesinin önemli kentlerinden bir olan Kremna'nin en eski kavmi Solymoslular'dir. Antik kent, sirasiyla Lidya, Pers Makedonya, Bergama Kralligi, Roma ve Bizans egemenliginde kalmistir. En parlak dönemini M.S. 2. yüzyilda Roma devrinde yasayan Kremna'nin kalintilari, Roma dönemine aittir. 1970-1972 yillari arasinda yapilan kazilarda ortaya çikarilan olaganüstü güzellikteki Athene, Leto, Nemesis, Asklepios, Hygeia, Herakles ve Apollon heykelleri, Burdur Müzesi'nde sergilenmektedir.
Kodrula :
Bucak ilçesine bagli Kestel Köyü'nün yakinlarinda yer alir. Bugünkü Kestel Köyü'nün adi da antik Kodrula'dan gelmektedir. Helenistik dönemden Bizans dönemine kadar kesintisiz yerlesim yeri olmayi sürdüren antik kentin yapilari, zirveden yamaçlara kadar inmektedir. Etekte islevi anlasilamayan büyük bir yapi bulunmakta, bunun dogusunda Dor düzeninde yapilmis bir tapinak yer almaktadir. Nekrtopol, sehrin cephesindeki kesme taslardan yapilmis sur kalintilarinin disindadir.
Sia (TASTANDAM) :
Bucak Ilçesinin Kizilkaya bucagina bagli Karaot Köyü sinirlari içindedir. Kalintilari nedeniyle “Tastandam” denilen Sia Antik Kenti, bir Pamfilya kentidir. Tastandam tepesi ile güney ve bati etekleri üzerinde kurulu kentin, kuzey, dogu ve güney kayaliklari iki üç katli ve güçlendirilmis surlarla çevrilidir. Eteklerinde kismen düz ve çamlik yerler, sehrin kutsal ve nekropol alanidir. Mezar anitlari da buradadir. Helenistik ve Roma dönemlerine iliskin kalintilar içeren sehir, yerlesim yerinden uzakligi ve yolunun olmayisi nedeniyle çok iyi korunarak günümüze kadar gelmistir.
Bubon :
Gölhisar ilçesinin Ibecik Köyü yakinlarinda, Dikmen Tepesi denilen mevkidedir. Pinar mesesi denilen sik çaliliklarin içinde gizlenen Bubon Antik Kenti, 1960'li yillarda büyük bir yagmaya ugramis, M.S. 2. yüzyila tarihlenen birçok bronz heykel basi yurt disina kaçirilirken yakalanarak Burdur Müzesi'ne kazandirilmistir. Görkemli Apollon heykeli, müzede sergilenmektedir. Bu buluntular, Bubon'da antik çaglarda bir bronz heykelcilik okulu ve atölyesinin varligini kanitlamaktadir. Kaçak kazilarda çok büyük tahribata ugramis sehirde, günümüze kadar gelen kalintilardan Agora, Tiyatro, Su Sarnici, Çesme ve Mabetlerin oldugu anlasilmaktadir.
Bubon antik kentinin geçmisi hakkinda fazla bir sey bilinmiyor. M.Ö. 190 yillarinda Araxs'in müttefiki olarak savasa giren, daha sonra Oioanda, Balbura ve Kibyra kentlerinin olusturdugu Tetrapolis'te yer alan Bubon, diger sehirlerle birlikte Likya'ya geçmistir. M.S. 1. yüzyilda ise bir Roma kenti olarak karsimiza çikmaktadir.
Selimzade Camisi : Kentin dogusundadir. Yapim tarihi bilinmemekle birlikte 1889'da yapilan türbeden daha eski oldugu sanilmaktadir. Duvarlar moloz tastandir. Alt siradaki pencereler yuvarlak tas kemerlidir. Yapinin kuzeyinde ahsap direkler üzerinde son cemaat yeri bulunmaktadir. Izlerden önceleri burada sundurmali bir son cemaat yeri bulundugu anlasilmaktadir. Minare tabani tastandir. Tas gövde 1914 depreminde yikilinca yeniden ahsap olarak yapilmistir.
Caminin kuzeyindeki son cemaat yerine açilan taçkapi tastandir. Dar ve yuvarlak kemerli, tek kanatli ve dikdörtgen çerçeve içinde olusu bu kapinin önemli özelligidir. Kapi kemerinin yanlarindaki iki küçük rozet de yapiya gerçek bir görünüm kazandirmaktadir.
Tepe Camisi : Tepe mahallesindedir. Mescitken sonradan camiye dönüstürülmüs bir karkas yapidir. Üstü oluklu çinkoyla örtülüdür. Minaresi ve yaziti yoktur.
Kayısoğlu Camisi: Burdur'un en eski yerlesme yerlerinden Kuyu mahallesindedir. Tas temel üstünde yükselen ahsap bir minaresi vardir. Yapinin 1872'de onarildigi bilinmektedir. Kapidaki yazitinda Kinalizade Emin Bey adi geçmektedir.
Mustafa Hoca Camisi : “Kuyu Camisi” adiyla da anilmaktadir. Çatisi kiremitle örtülüdür. Caminin kubbemsi tavaninin ortasi süslemelidir. Ahsap gövdeli minaresi saçla kaplanmistir.
Hecin Camisi : Eski yazitina göre 1875 yilinda yapilmis, 1914 depreminde yikilmis, 1930'da yeniden yapilmistir. Ahsap ve karkas caminin üstü oluklu çinko ile örtülüdür. Ilk yapiminda ahsap olan minaresini, yikildiktan sonra 1900'de Haci Hacer yeniletmistir.
Selimoğlu Camisi : Yazitina göre Arap Selimoglu yaptirmistir. 1914 depreminde yikilmis, Kahya oglu Haci Osman ve kardesi Haci Hüseyin'ce yeniden yaptirilmistir. Bagdadi karkas biçimli olan yapi, sivalidir. Üstü oluklu çinko ile örtülüdür. Minaresi, eski tas temeli üstüne, Kagitçi Haci Süleyman Efendi tarafindan yeniden ahsap olarak yaptirilmistir.
Gazi Camisi : Gazi Caddesindedir. 1914 depreminde yikilmis, yeniden yaptirilmistir. Tas temel üstünde, ahsap karkasdir. Kiremitle örtülüdür. Minaresi yerli ustalarca kesme Burdur tasindan yapilmistir.
Çeşmedamı Camisi : Çesmedami mahallesindedir. 1842 tarihli bir vakifnamede camiden “Muallimhane” olarak söz edilmektedir. 1914 yilinda yikilmayan birkaç yapidan biridir. Üstü kiremitle örtülüdür. Minaresi, yazisi ve kadinlar bölümü yoktur
Nurcami : Eski Hiristiyan mahallesindedir. 1953'de hayirseverlerce yaptirilmistir. Iç duvarlari betonarme, dis kaplamaysa kesme Burdur tasindandir. Burdur'un tek kubbeli camisidir. Minaresi yerli ustalarca ve Burdur tasindan islemeli biçimde yapilmistir. Özellikle teknigi açisindan basarilidir
Tasoda
17. yüzyilda yapilmis geleneksel Türk sivil mimarlik örneklerinden biridir. Bahçe içinde iki katli bir konaktir. Alt kat depo ve ahir, üst kat oturma bölümü olarak insa edilmistir. Adini bas oda kisminin kesme tastan yapilmis olmasindan almaktadir. Yapinin en eski ve orijinal bölümü, "Basoda" diye adlandirilan odasidir. Basoda'nin girisinde solda yüklük ve dolaplar, karsi duvarda gömme dolaplar ve ocak sagda ise bir Bursa kemeriyle ayrilmis ve çikmayla son bulan seki yer almaktadir. Pencere kepenkleri ve dolap kapaklarinin aynalari altin varak kapli kornislerle çevrelenmis, yüklük kapaklari kündekari tekniginde yapilmistir. Yüklük kapaklari altin ve gümüs varaklarla bezenmis, gümüs varaklarin üzeri kapak isi stilize bitki motifleri ile süslenmistir. Tasoda'nin sofa ve basodasinin tavanlari ahsap tavan isçiligi, kalem isi, altin gümüs varak islemelerle göz alicidir. Etnografya Müzesi olarak kullanilmak üzere restore edilmistir.
Kocaoda
Osmanli sivil mimarisinin en güzel örneklerinden birisidir. 17. yüzyilda yapilmistir. Bahçe içinde, iki katlidir. Tas temel üzerine kerpiç ve ahsap yapi malzemesiyle insa edilmistir. Tavanlari, hayat bölümü ve özellikle basodasi, altin ve gümüs varak kullanilarak geometrik, arabesk çiçek motifleriyle bezenmistir. Basoda kapisindan baslayarak pencere ve vitray pencereleri, dolap kapaklari ve üzerindeki nisleri, davlumbazi, yüklük kapaklari, pencereler arasindaki ahsap kaplanmis bosluklari, pervazlari ve tavan süslemeleriyle ender rastlanan güzellikte bir odadir. "Müze Ev" olarak kullanilmak üzere restore edilmistir.
Mısırlılar Evi
Kent merkezinde, Oluklaralti semtinde bulunan Misirlilar Evi, dis yapisi, plani ve süslemeleriyle devrinin tüm özelliklerini tasiyan sivil mimarlik örneklerinden biridir. 19. yüzyilda yapilmis bu yapi, küçük bir bahçe içinde ve iki katlidir. Alt kati tastir. Üst kat ise Bagdadi tekniginde yapilmistir. Geç dönem Osmanli Mimarisi'nin güzel bir örnegi olan Misirlilar Evi, alçi serbetlik, ahsap yüklükler, ahsap tavan ve tabanlarla süslüdür. Basoda'nin tavaninda dairelerle olusturulmus, çiçek motifleriyle bezenmis bir orta göbek ve bunu çevreleyen baklava dilimi motifleriyle süslü bir bordür yer almaktadir.
Pirkulzade Kütüphanesi
Burdur Müzesi'nin içinde bulunan kütüphane yapisi, Osmanli mimarisinin güzel bir örnegidir. Kütüphane bugün var olmayan Pirkulzade Medresesi'nin bir parçasidir. 1824 tarihli vakfiyeye göre, Burdur Müftüsü Küçük Seyh Mustafa Efendi tarafindan yaptirilmistir. Son hafizi kütüpleri Pirkulzade Haci Hasan Efendi ve oglu Haci Necip Efendi olduklarindan, Pirkulzade adi ile günümüze kadar gelmistir. Pirkulzade Kütüphanesi, kare planli, kubbeli, tek bir mekandan olusmaktadir. Dis cephesi yöresel bir tasla örülüdür. Dogudan, genis bir eyvanin ortasindaki kapidan girilen yapinin, güney disinda tüm cephelerinde demir kafesli pencereler vardir. Pencere üstleri beyaz taslarla yapilmis yalanci kemerlerle süslüdür. Iç kisimda güney duvarina, kitap raflari için kemerli nis biçiminde bölmeler birakilmistir.
KERVANSARAYLAR
Susuzhan
Susuz Köyü'ndedir. Yaziti yoktur. Ancak mimari özeliklerinden ve süslemelerinden XIII. Yüzyil sonlarindaki Selçuklu sanatinin ürünü oldugu sanilmaktadir. Kareye yakin dikdörtgen planda, tamami kesme tastan bir yapidir. En gösterisli yeri taç kapisidir. Kapinin yan söve kanatlari, bos yer kalmayacak biçimde geometrik desenlerle süslenmistir. Giris nisinin üstünde geometrik oyma süslü iki kabara rozeti bulunmaktadir. Asil nisin saginda ve solunda, kemer biçiminde yilan kabartmalarda iki küçük nis daha vardir. Bunlarin kalinliginda da iki ejder basi süslemeyi tamamlamaktadir.
Incirhan
Bucak Ilçesinin Incirdere Köyü'ndedir. XIII. Yüzyilda Selçuklu Hükümdari Giyasettin Keyhüsrev bin Keykubat tarafindan yaptirilmistir. Kapali bölümü dikdörtgen biçimindeki kervansaray, kesme tastan yalin bir isçilikle insa edilmistir. Ortasindaki anitsal taç kapinin ön yüzü ve kapi nisinin içi, yapinin genel mimarisiyle uyum saglayacak biçimde süslenmistir.
Sütun basliklarinin iki yaninda incelikle islenmis iki rozet, eyvan kemerlerinin basladigi yerlerde iki aslan kabartmasi ve iki günes kursu yapinin süslemelerini olusturmaktadir.
Burdur'da Klasik Çag'a ait bilinen en eski yerlesim yeri, Düger Köyü'ndedir. Yunan Arkaik Dönemi'ne rastlayan ve Frig Kültürü özelliklerini gösteren Tymbrianassus Antik Kenti, Yarisli Gölü'nün dogu kiyisindaki yarimadada yer alir. Kent M.Ö. 6. yüzyilin sonlarinda kurulmustur. Düger'de bilimsel kazi yapilmamis, kaçak kazilarda ortaya çikarilan buluntularin ele geçirilebilen büyük kismi Burdur Arkeoloji Müzesi'nde toplanmistir.
Bulunan eserler arasinda, tapinak oldugu sanilan birkaç yapinin pismis topraktan kaplama levhalari vardir. Bu levhalar yapiyi doganin yipratmasindan ve yangindan korumak için yapilmistir. Levhalarin üzerinde bulunan “Grifon” basli hayvan figürleri de, dinsel inançlar göre yapiyi kötü ruhlardan korumaktadir. Dönemin süsleme motifi ise, dört yaprakli yoncadir.
Kibyra :
Burdur'un Gölhisar Ilçesinde yer almaktadir. Çok yüksek olmayan üç tepecik üzerinde kurulmustur. Çevresinin saglam surlarla çevrili oldugu sanilan antik kent, dörtlü bir tetrapolisin baskentidir. Tetrapolis, Kibyra, Oinoanda, Balbura ve Budon sitelerinin birlesmesiyle olusmustur.
Kibyra'nin atlari ve silahsörleri ünlüdür. Kibyra'da hayvancilik ileriydi. Asagi agorada dericilik yapiliyordu. Yakin zamana kadar isletilen maden ocaklari ve arazinin dogal yapisinda bulunan demir madeni, Kibyra'da demircilik sanatinin varliginin kanitlaridir.
En parlak dönemi M.S. 2. yüzyilda yasayan antik kentin geçmisi Helenistik döneme kadar uzaniyor. Kibyra'nin ilk halki, Milias kökenli Pisidyalilardir. Volkanik bir arazide kurulu sehir, sik sik deprem felaketine ugramis, son bir depremden sonra halki yavas yavas çekilmis ve Bizans döneminde küçük bir yerlesme olarak varligini sürdürmüstür.
Kibyra, Burdur yöresinin oldukça iyi korunmus antik kentlerinden birisidir. Stadyum, tiyatro ve 4 bin kisi alabilen küçük bir tiyatro havasindaki odeon, Kibyra'da sosyal ve kültürel bir kavmin yasadigini gösteriyor. Antik Frigya, Pisidya, Likya ve Karya arasinda bir geçis bölgesi olusturan Kibyra, Kültür karakteri olarak bu dört antik bölge kültürünün ortak izlerini tasiyor.
Kremna :
Burdur'un Bucak Ilçesinin Çamlik köyü yakinlarinda yer aliyor. Aksu vadisine hakim dil biçiminde bir tepe üzerinde kurulu kentte, konumu nedeniyle Eski Yunanca'da “Uçurum” anlamina gelen Kremna adi verilmistir.
Antik PISIDYA bölgesinin önemli kentlerinden bir olan Kremna'nin en eski kavmi Solymoslular'dir. Antik kent, sirasiyla Lidya, Pers Makedonya, Bergama Kralligi, Roma ve Bizans egemenliginde kalmistir. En parlak dönemini M.S. 2. yüzyilda Roma devrinde yasayan Kremna'nin kalintilari, Roma dönemine aittir. 1970-1972 yillari arasinda yapilan kazilarda ortaya çikarilan olaganüstü güzellikteki Athene, Leto, Nemesis, Asklepios, Hygeia, Herakles ve Apollon heykelleri, Burdur Müzesi'nde sergilenmektedir.
Kodrula :
Bucak ilçesine bagli Kestel Köyü'nün yakinlarinda yer alir. Bugünkü Kestel Köyü'nün adi da antik Kodrula'dan gelmektedir. Helenistik dönemden Bizans dönemine kadar kesintisiz yerlesim yeri olmayi sürdüren antik kentin yapilari, zirveden yamaçlara kadar inmektedir. Etekte islevi anlasilamayan büyük bir yapi bulunmakta, bunun dogusunda Dor düzeninde yapilmis bir tapinak yer almaktadir. Nekrtopol, sehrin cephesindeki kesme taslardan yapilmis sur kalintilarinin disindadir.
Sia (TASTANDAM) :
Bucak Ilçesinin Kizilkaya bucagina bagli Karaot Köyü sinirlari içindedir. Kalintilari nedeniyle “Tastandam” denilen Sia Antik Kenti, bir Pamfilya kentidir. Tastandam tepesi ile güney ve bati etekleri üzerinde kurulu kentin, kuzey, dogu ve güney kayaliklari iki üç katli ve güçlendirilmis surlarla çevrilidir. Eteklerinde kismen düz ve çamlik yerler, sehrin kutsal ve nekropol alanidir. Mezar anitlari da buradadir. Helenistik ve Roma dönemlerine iliskin kalintilar içeren sehir, yerlesim yerinden uzakligi ve yolunun olmayisi nedeniyle çok iyi korunarak günümüze kadar gelmistir.
Bubon :
Gölhisar ilçesinin Ibecik Köyü yakinlarinda, Dikmen Tepesi denilen mevkidedir. Pinar mesesi denilen sik çaliliklarin içinde gizlenen Bubon Antik Kenti, 1960'li yillarda büyük bir yagmaya ugramis, M.S. 2. yüzyila tarihlenen birçok bronz heykel basi yurt disina kaçirilirken yakalanarak Burdur Müzesi'ne kazandirilmistir. Görkemli Apollon heykeli, müzede sergilenmektedir. Bu buluntular, Bubon'da antik çaglarda bir bronz heykelcilik okulu ve atölyesinin varligini kanitlamaktadir. Kaçak kazilarda çok büyük tahribata ugramis sehirde, günümüze kadar gelen kalintilardan Agora, Tiyatro, Su Sarnici, Çesme ve Mabetlerin oldugu anlasilmaktadir.
Bubon antik kentinin geçmisi hakkinda fazla bir sey bilinmiyor. M.Ö. 190 yillarinda Araxs'in müttefiki olarak savasa giren, daha sonra Oioanda, Balbura ve Kibyra kentlerinin olusturdugu Tetrapolis'te yer alan Bubon, diger sehirlerle birlikte Likya'ya geçmistir. M.S. 1. yüzyilda ise bir Roma kenti olarak karsimiza çikmaktadir.
Selimzade Camisi : Kentin dogusundadir. Yapim tarihi bilinmemekle birlikte 1889'da yapilan türbeden daha eski oldugu sanilmaktadir. Duvarlar moloz tastandir. Alt siradaki pencereler yuvarlak tas kemerlidir. Yapinin kuzeyinde ahsap direkler üzerinde son cemaat yeri bulunmaktadir. Izlerden önceleri burada sundurmali bir son cemaat yeri bulundugu anlasilmaktadir. Minare tabani tastandir. Tas gövde 1914 depreminde yikilinca yeniden ahsap olarak yapilmistir.
Caminin kuzeyindeki son cemaat yerine açilan taçkapi tastandir. Dar ve yuvarlak kemerli, tek kanatli ve dikdörtgen çerçeve içinde olusu bu kapinin önemli özelligidir. Kapi kemerinin yanlarindaki iki küçük rozet de yapiya gerçek bir görünüm kazandirmaktadir.
Tepe Camisi : Tepe mahallesindedir. Mescitken sonradan camiye dönüstürülmüs bir karkas yapidir. Üstü oluklu çinkoyla örtülüdür. Minaresi ve yaziti yoktur.
Kayısoğlu Camisi: Burdur'un en eski yerlesme yerlerinden Kuyu mahallesindedir. Tas temel üstünde yükselen ahsap bir minaresi vardir. Yapinin 1872'de onarildigi bilinmektedir. Kapidaki yazitinda Kinalizade Emin Bey adi geçmektedir.
Mustafa Hoca Camisi : “Kuyu Camisi” adiyla da anilmaktadir. Çatisi kiremitle örtülüdür. Caminin kubbemsi tavaninin ortasi süslemelidir. Ahsap gövdeli minaresi saçla kaplanmistir.
Hecin Camisi : Eski yazitina göre 1875 yilinda yapilmis, 1914 depreminde yikilmis, 1930'da yeniden yapilmistir. Ahsap ve karkas caminin üstü oluklu çinko ile örtülüdür. Ilk yapiminda ahsap olan minaresini, yikildiktan sonra 1900'de Haci Hacer yeniletmistir.
Selimoğlu Camisi : Yazitina göre Arap Selimoglu yaptirmistir. 1914 depreminde yikilmis, Kahya oglu Haci Osman ve kardesi Haci Hüseyin'ce yeniden yaptirilmistir. Bagdadi karkas biçimli olan yapi, sivalidir. Üstü oluklu çinko ile örtülüdür. Minaresi, eski tas temeli üstüne, Kagitçi Haci Süleyman Efendi tarafindan yeniden ahsap olarak yaptirilmistir.
Gazi Camisi : Gazi Caddesindedir. 1914 depreminde yikilmis, yeniden yaptirilmistir. Tas temel üstünde, ahsap karkasdir. Kiremitle örtülüdür. Minaresi yerli ustalarca kesme Burdur tasindan yapilmistir.
Çeşmedamı Camisi : Çesmedami mahallesindedir. 1842 tarihli bir vakifnamede camiden “Muallimhane” olarak söz edilmektedir. 1914 yilinda yikilmayan birkaç yapidan biridir. Üstü kiremitle örtülüdür. Minaresi, yazisi ve kadinlar bölümü yoktur
Nurcami : Eski Hiristiyan mahallesindedir. 1953'de hayirseverlerce yaptirilmistir. Iç duvarlari betonarme, dis kaplamaysa kesme Burdur tasindandir. Burdur'un tek kubbeli camisidir. Minaresi yerli ustalarca ve Burdur tasindan islemeli biçimde yapilmistir. Özellikle teknigi açisindan basarilidir
Tasoda
17. yüzyilda yapilmis geleneksel Türk sivil mimarlik örneklerinden biridir. Bahçe içinde iki katli bir konaktir. Alt kat depo ve ahir, üst kat oturma bölümü olarak insa edilmistir. Adini bas oda kisminin kesme tastan yapilmis olmasindan almaktadir. Yapinin en eski ve orijinal bölümü, "Basoda" diye adlandirilan odasidir. Basoda'nin girisinde solda yüklük ve dolaplar, karsi duvarda gömme dolaplar ve ocak sagda ise bir Bursa kemeriyle ayrilmis ve çikmayla son bulan seki yer almaktadir. Pencere kepenkleri ve dolap kapaklarinin aynalari altin varak kapli kornislerle çevrelenmis, yüklük kapaklari kündekari tekniginde yapilmistir. Yüklük kapaklari altin ve gümüs varaklarla bezenmis, gümüs varaklarin üzeri kapak isi stilize bitki motifleri ile süslenmistir. Tasoda'nin sofa ve basodasinin tavanlari ahsap tavan isçiligi, kalem isi, altin gümüs varak islemelerle göz alicidir. Etnografya Müzesi olarak kullanilmak üzere restore edilmistir.
Kocaoda
Osmanli sivil mimarisinin en güzel örneklerinden birisidir. 17. yüzyilda yapilmistir. Bahçe içinde, iki katlidir. Tas temel üzerine kerpiç ve ahsap yapi malzemesiyle insa edilmistir. Tavanlari, hayat bölümü ve özellikle basodasi, altin ve gümüs varak kullanilarak geometrik, arabesk çiçek motifleriyle bezenmistir. Basoda kapisindan baslayarak pencere ve vitray pencereleri, dolap kapaklari ve üzerindeki nisleri, davlumbazi, yüklük kapaklari, pencereler arasindaki ahsap kaplanmis bosluklari, pervazlari ve tavan süslemeleriyle ender rastlanan güzellikte bir odadir. "Müze Ev" olarak kullanilmak üzere restore edilmistir.
Mısırlılar Evi
Kent merkezinde, Oluklaralti semtinde bulunan Misirlilar Evi, dis yapisi, plani ve süslemeleriyle devrinin tüm özelliklerini tasiyan sivil mimarlik örneklerinden biridir. 19. yüzyilda yapilmis bu yapi, küçük bir bahçe içinde ve iki katlidir. Alt kati tastir. Üst kat ise Bagdadi tekniginde yapilmistir. Geç dönem Osmanli Mimarisi'nin güzel bir örnegi olan Misirlilar Evi, alçi serbetlik, ahsap yüklükler, ahsap tavan ve tabanlarla süslüdür. Basoda'nin tavaninda dairelerle olusturulmus, çiçek motifleriyle bezenmis bir orta göbek ve bunu çevreleyen baklava dilimi motifleriyle süslü bir bordür yer almaktadir.
Pirkulzade Kütüphanesi
Burdur Müzesi'nin içinde bulunan kütüphane yapisi, Osmanli mimarisinin güzel bir örnegidir. Kütüphane bugün var olmayan Pirkulzade Medresesi'nin bir parçasidir. 1824 tarihli vakfiyeye göre, Burdur Müftüsü Küçük Seyh Mustafa Efendi tarafindan yaptirilmistir. Son hafizi kütüpleri Pirkulzade Haci Hasan Efendi ve oglu Haci Necip Efendi olduklarindan, Pirkulzade adi ile günümüze kadar gelmistir. Pirkulzade Kütüphanesi, kare planli, kubbeli, tek bir mekandan olusmaktadir. Dis cephesi yöresel bir tasla örülüdür. Dogudan, genis bir eyvanin ortasindaki kapidan girilen yapinin, güney disinda tüm cephelerinde demir kafesli pencereler vardir. Pencere üstleri beyaz taslarla yapilmis yalanci kemerlerle süslüdür. Iç kisimda güney duvarina, kitap raflari için kemerli nis biçiminde bölmeler birakilmistir.
KERVANSARAYLAR
Susuzhan
Susuz Köyü'ndedir. Yaziti yoktur. Ancak mimari özeliklerinden ve süslemelerinden XIII. Yüzyil sonlarindaki Selçuklu sanatinin ürünü oldugu sanilmaktadir. Kareye yakin dikdörtgen planda, tamami kesme tastan bir yapidir. En gösterisli yeri taç kapisidir. Kapinin yan söve kanatlari, bos yer kalmayacak biçimde geometrik desenlerle süslenmistir. Giris nisinin üstünde geometrik oyma süslü iki kabara rozeti bulunmaktadir. Asil nisin saginda ve solunda, kemer biçiminde yilan kabartmalarda iki küçük nis daha vardir. Bunlarin kalinliginda da iki ejder basi süslemeyi tamamlamaktadir.
Incirhan
Bucak Ilçesinin Incirdere Köyü'ndedir. XIII. Yüzyilda Selçuklu Hükümdari Giyasettin Keyhüsrev bin Keykubat tarafindan yaptirilmistir. Kapali bölümü dikdörtgen biçimindeki kervansaray, kesme tastan yalin bir isçilikle insa edilmistir. Ortasindaki anitsal taç kapinin ön yüzü ve kapi nisinin içi, yapinin genel mimarisiyle uyum saglayacak biçimde süslenmistir.
Sütun basliklarinin iki yaninda incelikle islenmis iki rozet, eyvan kemerlerinin basladigi yerlerde iki aslan kabartmasi ve iki günes kursu yapinin süslemelerini olusturmaktadir.