Bursa Tarihi Bursa Resimleri
BURSA'NIN TARİHİ YERLERİ
Uludağ
Uludag ya da 'Olimpos Dagi, Bursa ili sinirlari içinde, 2.543 m yüksekligi ile Türkiye'nin en büyük kis ve doga sporlari merkezi olan dag .Eski bir yanardag olan Uludag, Marmara Bölgesinin en yüksek dagidir. Kuzeybati-güneydogu dogrultusunda uzanan Uludag'in uzunlugu 40 km'yi bulur. Genisligi ise 15-20 km'dir. Toplu ve heybetli bir görünü se sahip olan bu dagin Bursa'ya bakan yamaçlari kademeli, güneye Orhaneli'ne bakan taraflari ise düz ve daha diktir. En yüksek noktasi Uludagtepe'dir (2.543 m). Dagin kuzey tarafinda Sarialan, Kirazli, Kadi, Sobra yaylalari vardir.
Karagöz Anıtı
Karagözevi, Bursa'da düzenli olarak Karagöz gösterisi yapilan tek mekandir.
Çekirge Caddesi üzerinde Karagöz Aniti'nin karsisinda yer alir. Anitin karsisindaki eski bir trafo binasi 1997 yilinda Karagöz Evi'ne çevrilmis ve haftanin 3 günü düzenli gösteriler baslamistir.
Binanin dis yüzeyi 2005 yazinda Karagöz figürleri ile kaplanarak restore edilmistir.
Karagöz Evi'nde Sinasi Çelikkol ve Bursa Karagöz Tiyatrosu oyunlar sergilemektedir.
Karagöz Evi'nde Karagöz oyunlarinin sergilendigi 100 kisilik salonun yanisira sabit Karagöz Figürleri Sergisi, degisik ülkelerden toplanmis kukla ve gölge oyunlari figürleri sergilenmektedir. Türkmen ve yörük köylerine kiyafetlerinin sergilendigi bir sergi odasi da mevcuttur.
Karagöz Evi, Karagöz gösterileri disinda çesitli seminerler, kisa film, dia-pozitif gösterileri, dinletiler, söylesiler düzenlenen bir kültür mekanidir.
Karagöz Evi'ni Karagöz Müzesi haline getirme çalismalari sürdürülmektedir. Bu amaçla isletmesi Bursa Kültür Sanat Vakfi'ndan Büyüksehir Belediyesi'ne devredilmistir.
Türk İslam Evleri Müzesi
Bursa kent merkezinde bulunan Yesil Medrese, Sultaniye Medresesi adiyla da taninmaktadir. Birçok ünlü bilgin yetistiren medrese Yesil Külliyesi ile birlikte Mimar Haci Ivaz Pasa tarafindan 1414-1424 yillari arasinda yapilmistir. Plan olarak Anadolu Selçuklularinin açik avlulu medreselerinin bir devami görünümündedir. Bir giris eyvani, iki yan eyvan ve ana eyvandan meydana gelen mekânlarla 13 medrese odasi bulunmaktadir. Medrese odalarinin önünde avluyu üç taraftan çeviren revaklar vardir.
Günümüzde müze olarak kullanilan binada, 12. yüzyildan 20. yüzyila kadar maden, seramik ahsap, isleme, silah, el yazmasi kitaplar, Islami sikke, Islami kitabeler ve mezar taslari ile etnografik malzeme teshir edilmektedir. Medresenin çini süslemeleri cami ve türbeye göre daha azdir. Kapi girisi üstündeki tonoz, bati yan eyvaninin tavani ve dis cephede pencere alinliklari medresenin çini süslemeli yerleridir.
Atatürk Müzesi
Çekirge Caddesi üzerinde bulunan binanin 19.yüzyilin sonlarinda yapildigi tahmin edilmektedir. Kösk bodrum ve çati katinin disinda iki katlidir. Atatürk'ün Bursa'yi ikinci ziyaretinde (20-24 Ocak 1923) Bursa Belediyesi bu binayi Miralay Mehmet Bey'den satin alarak kendisine hediye etmistir. Bundan sonra Atatürk Bursa'yi ziyaretlerinde bu evde kalmis, 1938 yilindan sonra Bursa Belediyesi tarafindan T.C. Emekli Sandigi'na satilmis, 6.2.1968 tarihinde Emekli Sandigi köskün kullanimini Anitlar ve Müzeler Genel Müdürlügü'ne devretmistir. 29 Ekim 1973 tarihinde Cumhuriyet'in 50.yilinda müzeye dönüstürülerek ziyarete açilmistir.
I. Kat: Girisin saginda kabul salonu, solda yemek salonu ile buraya açilan dinlenme odasindan meydana gelmistir.
II. Kat: Sagda yatak odasi, solda çalisma odasi ve çalisma odasinin sag yan tarafindan geçilerek limonluk bölümüne ulasilir. Bodrum kat, mutfak ve hizmet için kullanilmistir. Köskün esyalarinin tamamina yakini Atatürk'ün kullandigi orijinal esyalardir.
Cumalıkızık
Bursa'daki Uludag 'in güney eteklerine kurulmus 5 Kizik köyünden biridir. Kurulusu yaklasik 1300'lü yillara denk gelmektedir.
Bir vakif köyü olarak kurulan köyde, tarihi doku çok iyi korunmustur ve Osmanli erken döneminin kirsal kesim sivil mimari örnekleri günümüze ulasmayi basarmistir. Bu özelligi nedeniyle çok ilgi çeken ve ziyaret edilen bir yerlesim yeri olmustur. Sik sik tarihsel filmlere mekan olmaktadir.
Uludag etekleri ile vadiler arasinda sikisip kalan köylere kizik adi verilmistir. Diger kizik köylerindeki köylülerin eskiden Cuma namazi için toplandigi yer oldugundan bu köyün Cumalikizik adiyla anildigi söylenir. Bir baska söylence de, Osman Bey 'in köyün kuruldugu günün cuma günü olmasi sebebiyle bu köye "Cumalikizik" adini vermis oldugudur.
Köy meydaninda köy geçmisine ait esyalarin sergilendigi bir de müze ( Cumalıkızık Etnografya Müzesi)bulunur. Köyde, Haziran ayinda "Ahududu Senligi" yapilmaktadir. Ünlü "Cumalikizik evleri" moloz tas, agaç ve kerpiçten yapilir, genelde üç katlidir. Üst katlardaki pencereler kafesli veya cumbalidir. Ana giris kapilarindaki kulplar ve tokmaklar dövme demirden yapilir. Evler sari, beyaz, mavi, mor renklere boyalidir. Evlerin arasinda kaldirimsiz, tas döseli, çok dar sokaklar bulunur.
Köyün camisi, caminin yanindaki Zekiye Hatun Çesmesi ve tek kubbeli hamami Osmanli devrinden kalmadir. Köyde, Bizans devrinden kalma bir kilise kalintisi da bulunur. Köyde narenciye , ceviz, kestane yetisir.
Tarihi dokusu nedeniyle sik sik dizi ve film çekimlerine sahne olur. Örnek olarak Kurtuluş Savaşı'ni anlatan Kurtuluş dizisi, Osmanlı Devleti'nin kurulusunu anlatan Kuruluş dizisi ve son olarak basrolünü Emrah İpek 'in oynadigi Kınalı Kar dizisi burada çekilmistir.
Setbaşı Köprüsü
Bursa'nin en eski köprülerinden biri olan Setbasi Köprüsü Çelebi Sultan Mehmet zamaninda, Gökdere üzerinde XIV.yüzyilda yapilmistir. Günümüze yapilan onarimlarla iyi bir durumda gelebilmistir.
Setbasi Köprüsü biri küçük, digeri büyük olmak üzere ki kemerli olup, daha önce ahsap oldugu ve Cumhuriyetin ilanindan sonra tastan yenilendigi bilinmektedir.
Bursa Kalesi
Bithynialilar zamaninda yapilmaya baslanan kale daha sonra ihtiyaç duyuldukça Roma, Bizans ve Osmanli Imparatorlugunca çesitli onarimlara tabi tutulmustur .
Surlarda görülen kiklopien taslarin önemli kismi Roma devrine ait sütunlar, lahit parçalari, adak mezar steli, heykel kaideleri, seref kitabeleridir. Bunlar hisar kapinin dogusunda yogunluk kazanmaktadir. Surlarin sadece güney kismindakiler çift duvarli ve bes köseli burçlarla saglamlastirilmistir.
1326 yilinda Bizanslilardan alinan Bursa'nin surlari Orhan Gazi tarafindan üç köseli burçlarla takviye edilmistir. Çakir Aga Hamami ile Tophane arasinda biri silindir gövdeli, ikisi üç köseli büyük burç kalintilari vardir. Bunlarin arasinda yer alan Hisar Kapi 1855 yilindaki depremde yikilmistir. Buradan doguya dönen surlar, evin bahçe duvarlarina temel vazifesi yapmistir
Yildiz Kahve'den güneye uzanan surlarda yuvarlak kemerlerle mazgal delikleri görülmektedir. Kahvenin önünde Kaplica Kapi yer almaktadir. Yikik duvarlar halinde devam eden surlar, Zindan Kapiya baglanmaktadir. Zindan Kapi yanindaki köseli burç Çelebi Sultan Mehmet tarafindan 1418 yilinda yaptirilmistir. Zindan Kapidan Üftade'ye kadar nisbeten saglam devam eden surlar, Pinarbasi Kapisi'na oradan da Üftade yanindaki Yer Kapi'ya ve tekrar Çakir Aga Hamami karsisinda baglanmaktadir. Pinarbasi Kapi ile Zindan Kapi arasinda birbirine paralel uzanan surlarin kesme tasli bölümleri yerlerinden sökülmüs oldugundan simdi sadece moloz tastan kireç kum harci ile örülmüs kisimlari ayaktadir. Pinarbasi Kapi ile Zindan Kapi arasindaki ön surlar, evler arasinda kaybolmustur. Diger sur kalintilarinda ise bu kisimda yapilan evlere giris kapilari ve bosluklar Osman Gaz olusturulmak maksadi ile tahribatlar yapilmistir
Yeşil Türbe
Türbe'ye yesile bakan çinilerle kapli olmasindan dolayi Yesil Türbe ismi halk tarafindan verilmistir. Portal 1855 depreminde büyük hasar görmüs 1864'de horasanla sivanarak bugünkü görünümüne sokulmustur. Sagli sollu mihrapçiklar, ayakkabiliklar, türbenin kitabesi ve 13 dilimli yarim kubbe, çesitli renk ve motiflerle kabartma renkli sir tekniginde islenmistir. Rumiler, palmetler ve rozet motifleri ile oya gibi islenen kapinin kanatlari günümüzde tüm çarpiciligi ile ortadadir. Bir sanat saheseri olan kapiyi Tebrizli Ahmed oglu Ali yapmistir. Sekizgen bedeni, sivali yüksek kasnaga oturan kursunla örtülü büyük bir kubbe örtmektedir. Türbenin içine geçildiginde iç mekân sanki çini cennetine girildigi hissini verir. Duvarlar 2,94m yükseklige kadar iki bordürle çevrili, altigen türkuaz çinilerle kaplidir. Bunlarin aralarinda iri madalyonlar yer almaktadir. Türbe günümüze ulasan en muhtesem çinili mihraba sahiptir. Renkli süsleme sanatinin bir saheseridir. Yivli süs sütunlari, üç sira mukarnasi, rumi palmetleri, kivrik dal motif leri, kalin yazi dizileri ve tepeligi ile Yesil Camii mihrabini andirmaktadir. Sekizgen platformun ortasinda Çelebi Sultan Mehmet'in kendisine has vakari ile duran tamamen çini dekorasyona sahip sandukasi yer almaktadir. Üzerinde kabartma sülüs celisi ile yazili kitabesi vardir. Güneyinde ogullari Mustafa ve Mahmud'a ait sandukalar yer almaktadir. Kuzeyindeki ise oglu Yusufa aittir.
Kozahan
Ulucami ile Orhan Cami arasindaki genis sahadadir. 1492 yilinda II. Bayezid Istanbul'daki cami ve medresesine gelir temin etmek için yaptirmistir. Hanin mimari Abdül-ula bin Pulad Sah'dir. Iki katlidir. Üst katta 50, alt katta 45 olmak üzere 95 odasi vardir. Kuzeydeki taç kapi büyük tastan kabartma süslerle yapilmis olup muhtesem görünüse sahiptir. Üst katta güneye açilan bir kapisi, avludan ilave kapilara açilan genis kapi ve buradan da Orhan Cami tarafina açilan bir kapisi vardir. Hanin iç kismindaki genis avlunun merkezinde mescid yer almaktadir. Mescid sekiz cephelidir, köselerdeki ve ortadaki bir ayak üzerine oturmaktadir. Alt kismi sadirvan seklindedir. Günümüzde ünlü Bursa ipekçiliginin merkezi durumundadir.
Ulu Camii
Bursa'nin en heybetli ve en çok cemaat alan camiidir. Sultan Yildirim Bayezid Nigbolu savasini kazandiktan sonra 1398-1400 yillarinda insa ettirmistir. Cami kalin duvarlara ve 12 büyük yigma ayaklara baglanan kemerlere ve pandantiflere oturan 20 kubbe ile örtülüdür. Orta kismindaki kubbenin üstü camlidir. Altinda 16 köseli mermer sadirvan vardir. Caminin insa edilecegi yerdeki yapilarin istimlaki sirasinda bir kadin evini satmak istemeyince zorla alinir. Gönül rizasi olmadan alinan yerde namaz kilinmaz gerekçesiyle evin yerine gelen kisimda sadirvan yaptirildigi rivayet edilmektedir. Minberi agaç isçiliginin bir saheseridir. Oyma kabartma, geometrik, yildiz, çivi baslari ve gülçelerle süslüdür. Taç kapisi basli basina sanat abidesidir. 1399-1400 yillarinda tamamlanmistir. Sanatkari Mehmed bin Abdülaziz Dakiva'dir. Zarif sekiz ceviz sütun üzerine oturan müezzin mahfili 1549 yilinda yapilmistir. Mihrabi sekiz sira stalaktitlidir. Kum saatinin etrafindaki Ayet'el-kürsi sülüsle yazilmistir. Ayrica küfi ihlas suresi yazilidir. Mihrap 1571 yilinda tamamlanmistir. Camideki diger yazilar ve yaldiz boyalar 1904 yilinda Mehmed Usta tarafindan yapilmistir. Caminin ilk yapildigi zaman üç tane olan kapisina 1740 yilinda Hünkâr Mahfili kapisi eklenmistir. Kapilarin ikisi yenidir. Altingenlerin olusturdugu, yildizlarin dekore ettigi tablalardan meydana gelen dogudaki ceviz kapi, cami ile ayni yastadir. Tek sütun üzerine oturan yuvarlak mermerden kürsü 1815 yilinda yapilmistir. Cepheler sagir kemerler içinde, altta ve üstte ikiser pencereden olusmaktadir. Cephelerin tümü kesme tastan yapilmistir. Caminin kuzey cephesinin köselerinde, kaidesi mermerden gövdeleri tugladan örülmüs birer minaresi vardir. Batidaki minarelerin içinde çift merdiven mevcuttur. Bunun yardimi ile çatiya çikilmaktadir. Cami, Mogol Seyhi Emir Bedrüddin tarafindan 1403 yilinda ve Karamanoglu Mehmed Bey'in 1413 yilindaki Bursa muharasasi sirasinda yaktirilmistir. 1 Mart 1855 tarihlerindeki büyük depremde ve 1889 yangininda hasar görmüstür.
Osmangazi Türbesi
Bursa kusatmasinin devam ettigi sirada Osman Gazi oglu Orhan Bey'e sehir içindeki kubbeli yapiyi göstererek "Ogul; ben öldügüm vakit beni Bursa'da sol gümüslü kubbenin altina koyasin" demistir. Günümüz Tophane Parki'nin girisinde solda kalan bu kubbeli yapi Mesihilerin sapeline aitti. Bursa fethedildikten sonra, sapel mescide çevrildi ve Osman Gazi buraya defnedildi. Saint Elias(Elia-Ilyas) Manastiri'nin bölümüne ait olan sapelin içi 8,3 m. genisligindeki duvarlara bitisik çift sütüncuklarla ayrilmis, yarim yuvarlak nisli, sekizgen plana sahipti. XI. yüzyilda yapildigi bilinen bu sapel'in sekli, Roma Imparatorluk devrinden itibaren uygulamaya baslanan örneklerle büyük benzerlik göstermektedir. Sapel'in narteks kisminin oldugu yere gömülen mezarlar, günümüzde açikta kalmistir. 1855 depreminde yikilan türbe 1863'te Sultan Abdülaziz tarafindan eski plana sadik kalinarak yapilmistir. Türbe kubbe ile örtülü sekizgen plana sahiptir. Türbe'ye kuzeydeki ahsap antreden geçilerek girilir. Ortada sedef kakmali muhtesem ahsap sanduka Osman Gazi'ye (1258-1326) aittir. Solunda oglu Alaaddin Bey, bunun yaninda Hüdavendigâr oglu Savci Bey saginda, Aspurça Hatun'un oglu ibrahim Bey ile adlari bilinmeyen on iki sanduka vardir. Türbe'de Konya Sultani Alaaddin tarafindan Osman Bey'e gönderilen çok büyük bir davul ve tesbih sergilendiginden, halk arasinda Davullu (Davud) manastiri denmesine neden olmustur. Bunlar bir yangin sirasinda yanarak kül olmustur. Türbe, konak salonlari dekorasyonu seklinde bezenmis, pencerelere kumas perdeler takilmistir. Fransiz mimari stilinde yapilan bu kisimda ufak bir mihrap görülmektedir. Pencere parmakliklari dökme demirdendir.
Orhangazi Türbesi
Tophane parkinin girisinde sagdadir. Bursa'nin fethinden önce sehrin metropolit manastiri olan Saint Elias manastiri XI. yüzyilda yaptirilmistir. Kilise bir orta nef ile iki yan neften olusmaktadir. Ortada gri mermerden dört sütunun tasidigi kubbe vardir. Içi gri mermer levhalarla kaplanmistir. Apsis kisminda gri mermerden sütunlarin ayirdigi üç pencere vardir. Bu kismin önünde dört basamak bulunmaktaydi. Giris kisminda alti adet yesil somaki mermer sütun yükselmekteydi. Zemin bugün de izleri görülen mozaik dösemeye alternatif olarak porfir, diger renklerde küçük mozaiklerden meydana gelmis tezyinat, yuvarlak antraklar ve düz mermer levhalardan olusmaktadir. Orhan Gazi'nin defnedildigi bu bina 1801 kasim ayinda büyük bir yanginda hasar görür ve onarilir. 1855 yilindaki depremde ise önemli kismi yikilir. 1863 yilinda Sultan Abdülaziz tarafindan eskisine sadik kalinarak yaptirilir. Türbe kare planlidir. Her cephesinde üçer pencere vardir.
Güney cephesindeki orta pencere kapi sekline çevrilmistir. Daha önce giris kapisinin önünde bir sundurma vardi. Orta kisminda dört sütunla ayrilmis ve birbirine kemerlerle baglanmis, üstüne kubbe oturtulmustur. Yan kisimlar besik tonozla örtülüdür. Iç duvarlar beyaz kireç badanadir. Pencere üstlerinde alinlik seklinde sade süslemeler görülmektedir. Ortadaki sanduka Orhan Gazi'ye aittir. Etrafi dökme pirinç parmakliklidir. Kuzeyinde Cem Sultan'in oglu Abdullah, saginda Sehzade Korkud, hanimi Nilüfer Hatun, oglu Kasim, kizi Fatma ve Yildirim Bayezid'in oglu Musa Çelebi ile isimleri tespit edilemeyen on dört sanduka vardir
Uludag ya da 'Olimpos Dagi, Bursa ili sinirlari içinde, 2.543 m yüksekligi ile Türkiye'nin en büyük kis ve doga sporlari merkezi olan dag .Eski bir yanardag olan Uludag, Marmara Bölgesinin en yüksek dagidir. Kuzeybati-güneydogu dogrultusunda uzanan Uludag'in uzunlugu 40 km'yi bulur. Genisligi ise 15-20 km'dir. Toplu ve heybetli bir görünü se sahip olan bu dagin Bursa'ya bakan yamaçlari kademeli, güneye Orhaneli'ne bakan taraflari ise düz ve daha diktir. En yüksek noktasi Uludagtepe'dir (2.543 m). Dagin kuzey tarafinda Sarialan, Kirazli, Kadi, Sobra yaylalari vardir.
Karagöz Anıtı
Karagözevi, Bursa'da düzenli olarak Karagöz gösterisi yapilan tek mekandir.
Çekirge Caddesi üzerinde Karagöz Aniti'nin karsisinda yer alir. Anitin karsisindaki eski bir trafo binasi 1997 yilinda Karagöz Evi'ne çevrilmis ve haftanin 3 günü düzenli gösteriler baslamistir.
Binanin dis yüzeyi 2005 yazinda Karagöz figürleri ile kaplanarak restore edilmistir.
Karagöz Evi'nde Sinasi Çelikkol ve Bursa Karagöz Tiyatrosu oyunlar sergilemektedir.
Karagöz Evi'nde Karagöz oyunlarinin sergilendigi 100 kisilik salonun yanisira sabit Karagöz Figürleri Sergisi, degisik ülkelerden toplanmis kukla ve gölge oyunlari figürleri sergilenmektedir. Türkmen ve yörük köylerine kiyafetlerinin sergilendigi bir sergi odasi da mevcuttur.
Karagöz Evi, Karagöz gösterileri disinda çesitli seminerler, kisa film, dia-pozitif gösterileri, dinletiler, söylesiler düzenlenen bir kültür mekanidir.
Karagöz Evi'ni Karagöz Müzesi haline getirme çalismalari sürdürülmektedir. Bu amaçla isletmesi Bursa Kültür Sanat Vakfi'ndan Büyüksehir Belediyesi'ne devredilmistir.
Türk İslam Evleri Müzesi
Bursa kent merkezinde bulunan Yesil Medrese, Sultaniye Medresesi adiyla da taninmaktadir. Birçok ünlü bilgin yetistiren medrese Yesil Külliyesi ile birlikte Mimar Haci Ivaz Pasa tarafindan 1414-1424 yillari arasinda yapilmistir. Plan olarak Anadolu Selçuklularinin açik avlulu medreselerinin bir devami görünümündedir. Bir giris eyvani, iki yan eyvan ve ana eyvandan meydana gelen mekânlarla 13 medrese odasi bulunmaktadir. Medrese odalarinin önünde avluyu üç taraftan çeviren revaklar vardir.
Günümüzde müze olarak kullanilan binada, 12. yüzyildan 20. yüzyila kadar maden, seramik ahsap, isleme, silah, el yazmasi kitaplar, Islami sikke, Islami kitabeler ve mezar taslari ile etnografik malzeme teshir edilmektedir. Medresenin çini süslemeleri cami ve türbeye göre daha azdir. Kapi girisi üstündeki tonoz, bati yan eyvaninin tavani ve dis cephede pencere alinliklari medresenin çini süslemeli yerleridir.
Atatürk Müzesi
Çekirge Caddesi üzerinde bulunan binanin 19.yüzyilin sonlarinda yapildigi tahmin edilmektedir. Kösk bodrum ve çati katinin disinda iki katlidir. Atatürk'ün Bursa'yi ikinci ziyaretinde (20-24 Ocak 1923) Bursa Belediyesi bu binayi Miralay Mehmet Bey'den satin alarak kendisine hediye etmistir. Bundan sonra Atatürk Bursa'yi ziyaretlerinde bu evde kalmis, 1938 yilindan sonra Bursa Belediyesi tarafindan T.C. Emekli Sandigi'na satilmis, 6.2.1968 tarihinde Emekli Sandigi köskün kullanimini Anitlar ve Müzeler Genel Müdürlügü'ne devretmistir. 29 Ekim 1973 tarihinde Cumhuriyet'in 50.yilinda müzeye dönüstürülerek ziyarete açilmistir.
I. Kat: Girisin saginda kabul salonu, solda yemek salonu ile buraya açilan dinlenme odasindan meydana gelmistir.
II. Kat: Sagda yatak odasi, solda çalisma odasi ve çalisma odasinin sag yan tarafindan geçilerek limonluk bölümüne ulasilir. Bodrum kat, mutfak ve hizmet için kullanilmistir. Köskün esyalarinin tamamina yakini Atatürk'ün kullandigi orijinal esyalardir.
Cumalıkızık
Bursa'daki Uludag 'in güney eteklerine kurulmus 5 Kizik köyünden biridir. Kurulusu yaklasik 1300'lü yillara denk gelmektedir.
Bir vakif köyü olarak kurulan köyde, tarihi doku çok iyi korunmustur ve Osmanli erken döneminin kirsal kesim sivil mimari örnekleri günümüze ulasmayi basarmistir. Bu özelligi nedeniyle çok ilgi çeken ve ziyaret edilen bir yerlesim yeri olmustur. Sik sik tarihsel filmlere mekan olmaktadir.
Uludag etekleri ile vadiler arasinda sikisip kalan köylere kizik adi verilmistir. Diger kizik köylerindeki köylülerin eskiden Cuma namazi için toplandigi yer oldugundan bu köyün Cumalikizik adiyla anildigi söylenir. Bir baska söylence de, Osman Bey 'in köyün kuruldugu günün cuma günü olmasi sebebiyle bu köye "Cumalikizik" adini vermis oldugudur.
Köy meydaninda köy geçmisine ait esyalarin sergilendigi bir de müze ( Cumalıkızık Etnografya Müzesi)bulunur. Köyde, Haziran ayinda "Ahududu Senligi" yapilmaktadir. Ünlü "Cumalikizik evleri" moloz tas, agaç ve kerpiçten yapilir, genelde üç katlidir. Üst katlardaki pencereler kafesli veya cumbalidir. Ana giris kapilarindaki kulplar ve tokmaklar dövme demirden yapilir. Evler sari, beyaz, mavi, mor renklere boyalidir. Evlerin arasinda kaldirimsiz, tas döseli, çok dar sokaklar bulunur.
Köyün camisi, caminin yanindaki Zekiye Hatun Çesmesi ve tek kubbeli hamami Osmanli devrinden kalmadir. Köyde, Bizans devrinden kalma bir kilise kalintisi da bulunur. Köyde narenciye , ceviz, kestane yetisir.
Tarihi dokusu nedeniyle sik sik dizi ve film çekimlerine sahne olur. Örnek olarak Kurtuluş Savaşı'ni anlatan Kurtuluş dizisi, Osmanlı Devleti'nin kurulusunu anlatan Kuruluş dizisi ve son olarak basrolünü Emrah İpek 'in oynadigi Kınalı Kar dizisi burada çekilmistir.
Setbaşı Köprüsü
Bursa'nin en eski köprülerinden biri olan Setbasi Köprüsü Çelebi Sultan Mehmet zamaninda, Gökdere üzerinde XIV.yüzyilda yapilmistir. Günümüze yapilan onarimlarla iyi bir durumda gelebilmistir.
Setbasi Köprüsü biri küçük, digeri büyük olmak üzere ki kemerli olup, daha önce ahsap oldugu ve Cumhuriyetin ilanindan sonra tastan yenilendigi bilinmektedir.
Bursa Kalesi
Bithynialilar zamaninda yapilmaya baslanan kale daha sonra ihtiyaç duyuldukça Roma, Bizans ve Osmanli Imparatorlugunca çesitli onarimlara tabi tutulmustur .
Surlarda görülen kiklopien taslarin önemli kismi Roma devrine ait sütunlar, lahit parçalari, adak mezar steli, heykel kaideleri, seref kitabeleridir. Bunlar hisar kapinin dogusunda yogunluk kazanmaktadir. Surlarin sadece güney kismindakiler çift duvarli ve bes köseli burçlarla saglamlastirilmistir.
1326 yilinda Bizanslilardan alinan Bursa'nin surlari Orhan Gazi tarafindan üç köseli burçlarla takviye edilmistir. Çakir Aga Hamami ile Tophane arasinda biri silindir gövdeli, ikisi üç köseli büyük burç kalintilari vardir. Bunlarin arasinda yer alan Hisar Kapi 1855 yilindaki depremde yikilmistir. Buradan doguya dönen surlar, evin bahçe duvarlarina temel vazifesi yapmistir
Yildiz Kahve'den güneye uzanan surlarda yuvarlak kemerlerle mazgal delikleri görülmektedir. Kahvenin önünde Kaplica Kapi yer almaktadir. Yikik duvarlar halinde devam eden surlar, Zindan Kapiya baglanmaktadir. Zindan Kapi yanindaki köseli burç Çelebi Sultan Mehmet tarafindan 1418 yilinda yaptirilmistir. Zindan Kapidan Üftade'ye kadar nisbeten saglam devam eden surlar, Pinarbasi Kapisi'na oradan da Üftade yanindaki Yer Kapi'ya ve tekrar Çakir Aga Hamami karsisinda baglanmaktadir. Pinarbasi Kapi ile Zindan Kapi arasinda birbirine paralel uzanan surlarin kesme tasli bölümleri yerlerinden sökülmüs oldugundan simdi sadece moloz tastan kireç kum harci ile örülmüs kisimlari ayaktadir. Pinarbasi Kapi ile Zindan Kapi arasindaki ön surlar, evler arasinda kaybolmustur. Diger sur kalintilarinda ise bu kisimda yapilan evlere giris kapilari ve bosluklar Osman Gaz olusturulmak maksadi ile tahribatlar yapilmistir
Yeşil Türbe
Türbe'ye yesile bakan çinilerle kapli olmasindan dolayi Yesil Türbe ismi halk tarafindan verilmistir. Portal 1855 depreminde büyük hasar görmüs 1864'de horasanla sivanarak bugünkü görünümüne sokulmustur. Sagli sollu mihrapçiklar, ayakkabiliklar, türbenin kitabesi ve 13 dilimli yarim kubbe, çesitli renk ve motiflerle kabartma renkli sir tekniginde islenmistir. Rumiler, palmetler ve rozet motifleri ile oya gibi islenen kapinin kanatlari günümüzde tüm çarpiciligi ile ortadadir. Bir sanat saheseri olan kapiyi Tebrizli Ahmed oglu Ali yapmistir. Sekizgen bedeni, sivali yüksek kasnaga oturan kursunla örtülü büyük bir kubbe örtmektedir. Türbenin içine geçildiginde iç mekân sanki çini cennetine girildigi hissini verir. Duvarlar 2,94m yükseklige kadar iki bordürle çevrili, altigen türkuaz çinilerle kaplidir. Bunlarin aralarinda iri madalyonlar yer almaktadir. Türbe günümüze ulasan en muhtesem çinili mihraba sahiptir. Renkli süsleme sanatinin bir saheseridir. Yivli süs sütunlari, üç sira mukarnasi, rumi palmetleri, kivrik dal motif leri, kalin yazi dizileri ve tepeligi ile Yesil Camii mihrabini andirmaktadir. Sekizgen platformun ortasinda Çelebi Sultan Mehmet'in kendisine has vakari ile duran tamamen çini dekorasyona sahip sandukasi yer almaktadir. Üzerinde kabartma sülüs celisi ile yazili kitabesi vardir. Güneyinde ogullari Mustafa ve Mahmud'a ait sandukalar yer almaktadir. Kuzeyindeki ise oglu Yusufa aittir.
Kozahan
Ulucami ile Orhan Cami arasindaki genis sahadadir. 1492 yilinda II. Bayezid Istanbul'daki cami ve medresesine gelir temin etmek için yaptirmistir. Hanin mimari Abdül-ula bin Pulad Sah'dir. Iki katlidir. Üst katta 50, alt katta 45 olmak üzere 95 odasi vardir. Kuzeydeki taç kapi büyük tastan kabartma süslerle yapilmis olup muhtesem görünüse sahiptir. Üst katta güneye açilan bir kapisi, avludan ilave kapilara açilan genis kapi ve buradan da Orhan Cami tarafina açilan bir kapisi vardir. Hanin iç kismindaki genis avlunun merkezinde mescid yer almaktadir. Mescid sekiz cephelidir, köselerdeki ve ortadaki bir ayak üzerine oturmaktadir. Alt kismi sadirvan seklindedir. Günümüzde ünlü Bursa ipekçiliginin merkezi durumundadir.
Ulu Camii
Bursa'nin en heybetli ve en çok cemaat alan camiidir. Sultan Yildirim Bayezid Nigbolu savasini kazandiktan sonra 1398-1400 yillarinda insa ettirmistir. Cami kalin duvarlara ve 12 büyük yigma ayaklara baglanan kemerlere ve pandantiflere oturan 20 kubbe ile örtülüdür. Orta kismindaki kubbenin üstü camlidir. Altinda 16 köseli mermer sadirvan vardir. Caminin insa edilecegi yerdeki yapilarin istimlaki sirasinda bir kadin evini satmak istemeyince zorla alinir. Gönül rizasi olmadan alinan yerde namaz kilinmaz gerekçesiyle evin yerine gelen kisimda sadirvan yaptirildigi rivayet edilmektedir. Minberi agaç isçiliginin bir saheseridir. Oyma kabartma, geometrik, yildiz, çivi baslari ve gülçelerle süslüdür. Taç kapisi basli basina sanat abidesidir. 1399-1400 yillarinda tamamlanmistir. Sanatkari Mehmed bin Abdülaziz Dakiva'dir. Zarif sekiz ceviz sütun üzerine oturan müezzin mahfili 1549 yilinda yapilmistir. Mihrabi sekiz sira stalaktitlidir. Kum saatinin etrafindaki Ayet'el-kürsi sülüsle yazilmistir. Ayrica küfi ihlas suresi yazilidir. Mihrap 1571 yilinda tamamlanmistir. Camideki diger yazilar ve yaldiz boyalar 1904 yilinda Mehmed Usta tarafindan yapilmistir. Caminin ilk yapildigi zaman üç tane olan kapisina 1740 yilinda Hünkâr Mahfili kapisi eklenmistir. Kapilarin ikisi yenidir. Altingenlerin olusturdugu, yildizlarin dekore ettigi tablalardan meydana gelen dogudaki ceviz kapi, cami ile ayni yastadir. Tek sütun üzerine oturan yuvarlak mermerden kürsü 1815 yilinda yapilmistir. Cepheler sagir kemerler içinde, altta ve üstte ikiser pencereden olusmaktadir. Cephelerin tümü kesme tastan yapilmistir. Caminin kuzey cephesinin köselerinde, kaidesi mermerden gövdeleri tugladan örülmüs birer minaresi vardir. Batidaki minarelerin içinde çift merdiven mevcuttur. Bunun yardimi ile çatiya çikilmaktadir. Cami, Mogol Seyhi Emir Bedrüddin tarafindan 1403 yilinda ve Karamanoglu Mehmed Bey'in 1413 yilindaki Bursa muharasasi sirasinda yaktirilmistir. 1 Mart 1855 tarihlerindeki büyük depremde ve 1889 yangininda hasar görmüstür.
Osmangazi Türbesi
Bursa kusatmasinin devam ettigi sirada Osman Gazi oglu Orhan Bey'e sehir içindeki kubbeli yapiyi göstererek "Ogul; ben öldügüm vakit beni Bursa'da sol gümüslü kubbenin altina koyasin" demistir. Günümüz Tophane Parki'nin girisinde solda kalan bu kubbeli yapi Mesihilerin sapeline aitti. Bursa fethedildikten sonra, sapel mescide çevrildi ve Osman Gazi buraya defnedildi. Saint Elias(Elia-Ilyas) Manastiri'nin bölümüne ait olan sapelin içi 8,3 m. genisligindeki duvarlara bitisik çift sütüncuklarla ayrilmis, yarim yuvarlak nisli, sekizgen plana sahipti. XI. yüzyilda yapildigi bilinen bu sapel'in sekli, Roma Imparatorluk devrinden itibaren uygulamaya baslanan örneklerle büyük benzerlik göstermektedir. Sapel'in narteks kisminin oldugu yere gömülen mezarlar, günümüzde açikta kalmistir. 1855 depreminde yikilan türbe 1863'te Sultan Abdülaziz tarafindan eski plana sadik kalinarak yapilmistir. Türbe kubbe ile örtülü sekizgen plana sahiptir. Türbe'ye kuzeydeki ahsap antreden geçilerek girilir. Ortada sedef kakmali muhtesem ahsap sanduka Osman Gazi'ye (1258-1326) aittir. Solunda oglu Alaaddin Bey, bunun yaninda Hüdavendigâr oglu Savci Bey saginda, Aspurça Hatun'un oglu ibrahim Bey ile adlari bilinmeyen on iki sanduka vardir. Türbe'de Konya Sultani Alaaddin tarafindan Osman Bey'e gönderilen çok büyük bir davul ve tesbih sergilendiginden, halk arasinda Davullu (Davud) manastiri denmesine neden olmustur. Bunlar bir yangin sirasinda yanarak kül olmustur. Türbe, konak salonlari dekorasyonu seklinde bezenmis, pencerelere kumas perdeler takilmistir. Fransiz mimari stilinde yapilan bu kisimda ufak bir mihrap görülmektedir. Pencere parmakliklari dökme demirdendir.
Orhangazi Türbesi
Tophane parkinin girisinde sagdadir. Bursa'nin fethinden önce sehrin metropolit manastiri olan Saint Elias manastiri XI. yüzyilda yaptirilmistir. Kilise bir orta nef ile iki yan neften olusmaktadir. Ortada gri mermerden dört sütunun tasidigi kubbe vardir. Içi gri mermer levhalarla kaplanmistir. Apsis kisminda gri mermerden sütunlarin ayirdigi üç pencere vardir. Bu kismin önünde dört basamak bulunmaktaydi. Giris kisminda alti adet yesil somaki mermer sütun yükselmekteydi. Zemin bugün de izleri görülen mozaik dösemeye alternatif olarak porfir, diger renklerde küçük mozaiklerden meydana gelmis tezyinat, yuvarlak antraklar ve düz mermer levhalardan olusmaktadir. Orhan Gazi'nin defnedildigi bu bina 1801 kasim ayinda büyük bir yanginda hasar görür ve onarilir. 1855 yilindaki depremde ise önemli kismi yikilir. 1863 yilinda Sultan Abdülaziz tarafindan eskisine sadik kalinarak yaptirilir. Türbe kare planlidir. Her cephesinde üçer pencere vardir.
Güney cephesindeki orta pencere kapi sekline çevrilmistir. Daha önce giris kapisinin önünde bir sundurma vardi. Orta kisminda dört sütunla ayrilmis ve birbirine kemerlerle baglanmis, üstüne kubbe oturtulmustur. Yan kisimlar besik tonozla örtülüdür. Iç duvarlar beyaz kireç badanadir. Pencere üstlerinde alinlik seklinde sade süslemeler görülmektedir. Ortadaki sanduka Orhan Gazi'ye aittir. Etrafi dökme pirinç parmakliklidir. Kuzeyinde Cem Sultan'in oglu Abdullah, saginda Sehzade Korkud, hanimi Nilüfer Hatun, oglu Kasim, kizi Fatma ve Yildirim Bayezid'in oglu Musa Çelebi ile isimleri tespit edilemeyen on dört sanduka vardir