Kütahya Tarihi Kütahya Resimleri
KÜTAHYA'NIN TARİHİ YERLERİ
Ulu Camii
Gazi Kemal mahallesinde Vacidiye medresesi (bugünkü Kütahya Müzesi) ile II.Yakup Çelebi Imaret Mescidi (Eski Vahitpasa Il Halk Kütüphanesi) arasinda yer alir. 45*25 metrelik bir alani kaplar. Kütahya' nin en genis iç hacmine sahip tarihi yapisidir. Avlusuzdur. Tamamen kesme tastan yapilmistir. Iki tam kubbe ve 6 yarim kubbe ile desteklenmektedir. Dikdörtgen biçimlidir.
Minaresinin kaidesi kesme tas, gövde kismi tugladandir. Yapinin bugünkü halinde dogu, bati ve kuzeyden olmak üzere üç girisi vardir. Bes bölümlü bir son cemaat yeri vardir. Bati tarafindaki bir bölüm 19.yüzyilda örülerek "Vahitpasa Kütüphanesi" olarak kullanilmistir. Dikkat çekici keçeli, saraçli kapi örtüsü vardir.
Kapilardan girildiginde iç mekan ayrimi genis, aydinlik ve ferah bir etkiye sahiptir. Yüksek kaideler üzerine yerlestirilmis, hafif yivli, antik alti büyük sütun genis mekani görmeyecek sekilde iki kubbe ile alti yarim kubbeyi tasimaktadir. Sütun basliklari sade, üstleri ise yastiklidir. Kemerler ise koyu kirmizi ve gri olmak üzere iki renkli islenmistir. Iki tam, alti yarim kubbe yani sira köselerde de dört küçük kubbesi vardir.
Caminin ortasinda bir sadirvan vardir. Sadirvan üzerine alti küçük sütuna oturtulmus ahsap tavanli bir müezzin mahfili vardir. Iç mekanin arka kisminin üstü boydan boya mahfilidir. Cami iç mekaninda bütün yazi ve istif levhalari ile kalem isleri yogun bir sekilde kullanilmis olmasina ragmen dagilislari göze batmayan dengeli bir süsleme olusturmaktadir. Yapinin bugünkü sahip oldugu mekan ferahligi yaninda kalem isleri 19.yüzyil sonunda gerçeklestirilen en basarili yapilardan biri olarak tanimlanmaktadir. Ancak çiniler diyarinin bu muhtesem eserinde mihrabin saginda dört kareden meydana gelmis kabe tasvirli çini kompozisyonu disinda çini bulunmamasi dikkat çekicidir.
Ulu Caminin ilk sekli agaç direkli bir cami olarak Yildirim Beyazit tarafindan yaptirilmaya baslanilmis, Ankara savasindan (1402) sonra oglu Musa Çelebi tarafindan tamamlanmistir. (1410) Vakif kayitlarinda camiden Yildirim Beyazit Han Camii olarak bahsedilmektedir. Ünlü seyyah Evliya Çelebi caminin Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafindan tamir edildigini de belirtmektedir.
Kanuni, Rodos (1522-1523) ve Irakeyn (1534-1535) seferlerinde bir süre Kütahya' da bulunmustur. Bu sirada binanin onarimi için seferlere katilmis olan Mimar Sinan' a talimat vermesi mümkündür.
Bundan sonra da bazi onarimlar geçirmis olmakla birlikte cami son seklini 1893' de Sultan II.Aldülhamit Han zamaninda almis ve bu son büyük onarim sirasinda cami kubbeli olarak yapilmistir.
1888' de baslayip 1893' de bitirilen bu onarimda duvarlar temellere kadar yikilip, yeniden kesme tastan yapilmis, Aizanoi (Çavdarhisar)' dan getirilen sütunlar ve mermer plakalar kullanilarak kubbeli sekilde yeniden yapilmistir.
Ulu Camii, bundan baska sonuncusu 1961-1962' de olmak üzere küçük onarimlar da geçirmis, zaman zaman kursun kaplamalar degistirilmistir.
Takvacılar Camii (Timurtas Pasa Camii):
Yildirim Beyazit' in ilk Kütahya valiliginden sonra Kosova savasina katilmak üzere Murad Hüdavendigarin yanina gittigi sirada Kütahya ve civarinin muhafizligina görevlendirilmis olan Timurtas Pasa tarafindan 1389-1402 yillari arasinda yaptirilmis olmalidir. Aradan geçen uzun zaman içerisinde pek çok tamir görmüs olmasi gerekir. 1761 tarihlerinde Silahtar Mehmet Pasa tarafindan onarim ve degisiklik yapilmistir. 1834 yilinda Kütahya Muaccelat naziri Salih Efendi tarafindan tekrar tamir ettirilmistir.
Yalniz Camii degil, Imaret, Medrese ve mescid olarak yapilmistir. Bir yandan kuyumcular çarsisi, diger yandan bedesten ve kavaflar çarsisi ile çevrili oldugundan, çarsinin ortasinda kaybolmus, dis görünüsü ile kendini belli etmeyecek durumdadir. Uzaktan sadece 18.yy.' da eklenen kesme tas minaresi ile seçilebilmektedir. Mimari teknigi itibariyle diger camilerden farkli olarak basik bir yapidir.
3-Meydan Camii (Aslan Bey Camii):
Kayitlarda "Aslanzade Mescidi" olarak geçmektedir. Simdilerde Meydan Camii olarak taninmaktadir.
Kesme tas ile tas-tugla kullanilarak yapilmis olup, kare planli tek kubbelidir. Üç bölümlü son cemaat yerine sahiptir. Minaresi son cemaat yerindeki duvara bitisiktir. Dere kenarinda ve oldukça kalin duvarlara sahiptir.
Evliya Çelebinin "Meydan Mahallesinde Bey Camii" dedigi yapi olmasi muhtemel Aslan Bey Camii' nde kitabe yoktur. Bicar Bey oglu Aslan Bey' in Osmanli emirlerinden oldugu anlasilmaktadir. Geyve ve Tokat taraflarinda da eserleri bulunan ailenin Selçuklu Dönemi devlet adamlarina dayandigi anlasilmaktadir. 15.yy.' in 2.çeyreginde (1425-1450) yapildigi tahmin edilen camiinin pek çok onarim geçirmekle birlikte ana hatlariyla günümüze ulastigi söylenebilir.
4-Saray Camii (Hisar Bey' i oglu Mustafa Camii):
Saray mahallesinde, tarihi hükümet konaginin arka kapisindadir. Kütahya' da Saray Camii olarak bilinir. Asil adi Hisar Bey' i oglu Mustafa camiidir. Kitabeye göre camiyi yaptiran, II.Yakup Bey'in Subasisi Hisar Bey'i Oglu Mustafa Bey' dir.
Duvarlari bir kat kesme tas, bir kat 3 sira tugla ile örülmüstür. Tek kubbeli kare planlidir. Orjinal mermer bir mihrabi, yine orjinal tas kesme ve çinilerle kapli minberi vardir. Kütahya' daki en zengin çinili anit eserlerden biridir. Osmanli Döneminde Kütahya' nin üç cuma camisinden biri olarak görev yapmistir. Sonuncusu 1957' de olmak üzere bir çok kez tamir görmüstür.
5-Saadettin Camii (Saadet Camii):
Büyük bedestenin kuzey çikisi karsisinda kösededir. Bodrum katinda Hezar Dinari tarafindan yaptirilmis olan bir sakahane vardir. Sakahanenin üzerinde bir de mescid bulundugu ve Hezar Dinarinin burada gömülmüs oldugu bilinmektedir. Camii 1700' de yanginda yok olmus, 1824' de Dervis Mehmet Pasa tarafindan tekrar yapilmis ancak 1866' da tekrar yanmistir. Camii son sekli ile 1870 yilinda Iskodralizade Hasan Hakki Bey önderliginde halktan toplanan paralarla kargir olarak yeniden, altinda vakif dükkanlari ile birlikte yaptirilmistir. Ufak tefek onarimlarla bugüne kadar gelmistir.
6-Karagöz Ahmet Paşa Camii ve Medresesi
Cumhuriyet Caddesi üzerinde küçük çarsi denilen semtdedir. Camii, medrese ve sübyan mektebi ile imaret bir arada planlanmistir.
Beylerbeyi ve Anadolu valisi Karagöz Ahmet Pasa 1509 yilinda kurdugu vakifla burada yaptirmaya basladigi camii, medrese, mektep ve imaret bitmeden Sah Kulu isyaninda asiler tarafindan sehit edilmistir (1511). Vasiyeti üzerine hanimi, yarim kalan camii, medrese ve mektebi tamamlamis, imaret bitirilememistir.
Tamamen kesme tas kaplamali büyük, tek kubbeli, revakli son cemaat yeri bulunan, minare gövdesi tugladan bir yapidir. Eskiden kiremit çatili iken sonradan çati kaldirilarak (1970) onarimda kubbe ortaya çikarilmis ve kursunla kaplanmistir.
Küpecik Camii
Hamidiye mahallesi üzerinde tas köprü civarinda, müderris yolu üzerindedir. 1911-1912 yapimi, iki katli, alt katinin eskiden sübyan mektebi oldugu bilinen bir yapidir. Minarenin kaide kisminda tek çini üstünde Sultan Mehmet Resat Tugrasi, caminin tavan göbeginde sekizgen çerçeve içine alinmis dört parçadan meydana gelen çini levha dikkati çeker.
Sultan Bağı Mescidi
Gediz caddesi üzerinde, ara sokak basindadir. 19.yy.' in ilk yarisinda yapildigi tahmin edilen yapi, son yillarda onarim görmüs ve birde tas minare eklenmistir.
Sengül Camii (Celal Efendi Mescidi):
Börekçiler mahallesinde Sengül Hamaminin arkasindadir. Bitisiginde bir çesme ve çamasirlik vardir. Camii girisindeki sundurmada bir sübyan mektebi oldugu kayitlardan anlasilmaktadir. Çesme duvarlarina kitabe sanilarak sair Pesendinin bir bilmecesi iki parça mermer halinde yerlestirilmistir.
Ammeten gördüm babamdan küçük amma etlice,
Kaldim aç, hemen çektim yedim lezzetlice,
Zahida korkma ya sende Rabbinden ruhsatlica
Ara bul bahsi hadiste aç gözün dikkatlice.
Sair Pesendi' ye ait bu bilmecenin cevabini Ak Takke Hoca Efendi bulabilmistir; "ÇEKIRGE".
Sengül camiine, haziresinde yatan Molla Celal Efendi' den ötürü "Celal Efendi Mescidi" de denilmistir. Kare planli tek kubbeli ve kiremit çati ile örtülüdür. 16.yy.' in ilk çeyreginde yapildigi tahmin edilmektedir.
Lala Hüseyin Paşa Camii
Lala Hüseyin Pasa mahallesindedir. Karsisinda hamami ile genis bir avlu içinde agaçlar arasindadir. Tek kubbeli, bes bölümlü son cemaat yerine sahip, avlusunda iki sadirvani, haziresi, tugla minaresi vardir. Mimar Sinan tarafindan yaptirilmis olmasi kuvvetle muhtemeldir.
Lala Hüseyin Pasa II.Selim' in Lalasi olup, onun padisah olmasi ile 1566' da Kütahya valisi, daha sonrada 1566-1568 arasinda Anadolu Beylerbeyi olmustur. Camiinin yapimina bu yillarda baslanmis olmalidir. Cami ile birlikte bugün artik olmayan bir sübyan mektebi de yaptirilmistir.
Kesme tas kaplamali yapi dengeli görünümü ile dikkat çeker. Minberi de tastir. 16.yy. Osmanli mimarisinin klasik özelliklerini tasir.
Hatuniye Camii
Mecidiye mahallesi hatuniye sokagindan girisi bulunan cami, yüksek tugla mimarisi ile dikkati çeker. Plani asimetrik bir düzene sahiptir. Tek kubbeli caminin batisina kubbeli kare bir mekan daha eklenmistir. Burasi bu gün türbe halindedir. Son cemaat yerinin kubbeleri oldukça genistir. 16.yy. sonlarinda yapilmi, 17.yy. ortalarinda Rabia Hatun tarafindan onarilip minare eklenmistir. Türbesinde Rabia Hatun ve kizinin yattigi söylenmektedir.
Sultanbağı Hisaraltı Mescidi (Dükkancilik Mescidi):
Macar evinin karsisinda harap vaziyettedir. Kitabesi ve hakkinda bilgi yoktur.
Sultanbağı Çatalçeşme Mescidi (Ahi Arslan Mescidi):
Sultanbagi mahallesinde, simdi kapatilmis olan derenin kuzeyindedir. Güney kisminin altinda çamasirlik vardir. Geis saçaklari ve külahli ahsap ezan balkonu ile küçük mahalle mescidlerinin güzel örnegidir. 16.yy.' in ikinci yarisinda yapilmis olmasi muhtemeldir.
Özbek Camii
Hamidiye mahallesindedir. Külahli siskin tas minaresi ile dikkati çeker. 1699' da Müderris yaylasi sirtlarinda çadir kuran Özbek asiretinden Ibrahim Aga tarafindan bir çesme ve sonradan da mescid olarak yapildigi bilinmektedir. 1946' da onarim görmüstür. 1974' de mihrabi Vedat Çinicioglu imalati çinilerle kaplanmistir. Bugünkü durumunu 18.yy. sonlarindaki onarimdan sonra almistir.
Ali (Alo) Paşa Camii
Cumhuriyet caddesi üzerinde, Gazi Kemal (Eski Sehreküstü) mahallesinde bulunmaktadir. Kagir, ahsap çatili, kiremit örtülü, külliye halinde yapilmis olan yapinin bugün medrese, sübyan mektebi ile eski sadirvani ortada yoktur.Ahsap oldugu anlasilan bu bölümler, yandiktan sonra bir daha ele alinmamis sadece camii bölümü yenilenmistir. Kareye yakin dikdörtgen plan ile, buna batidan bitisen ahsap eklerden meydana gelmektedir. Seyyit Süleymanagaoglu Anadolu valisi Ali Pasa 1796' da yaptirmistir. Kitabesi yoktur. Caminin çinilerle süslü mavi-beyaz kandil motifli orijinal bir mihrabi vardir. Bugünkü sekli Seyh Haci Ömer Efendi' nin öncülügü ile halkin yardimlari ile yüz sene kadar önce yapilmistir.
Mollabey Camii ve Külliyesi
Kütahya' da 19.yy. ortalarinda yaptirilan en önemli külliye olarak ele alinabilir. Medrese, camii ve kütüphaneden mütesekkildir. Sadettin camii gibi fevkani (üst kati olan) bir yapidir. Kütahya müftüsü Andiz Köylü Abdurrahman Efendinin oglu olan ve babasindan dolayi ''Müftüzade Molla Bey'' olarak taninan Ibrahim Ethem Bey tarafindan 1855-1856 tarihinde tamamlanan yapi halen Molla Bey Kur'an kursu ve camii olarak kullanilmaktadir. Kütahya' da külliye yaptirma geleneginin son halkalarindandir. Ibrahim Ethem Bey üç yil kadar Kütahya kaymakamligi yapmis, külliyenin minaresini annesi Fadik Hanim adina yaptirmistir.
Ahırardı Camii (Dilsizoglu Haci Ibrahim Camii):
Onarim görmüs olmasina (1965) karsin, karakterini korumus yapilarindandir. ilk sekli ile 1876 öncesinde Osmanoglu Dilsizoglu Haci Ibrahim tarafindan yaptirilmistir. 1965 onariminda mihrabi, vaaz kürsüsü ve mihrab duvari Kütahya çinileriyle kaplanmistir.
Yeşil Camii
Eski hükümet caddesi üzerinde Cumartesi pazarinin girisindedir. Kare planli, tek kubbeli, iki sütuna oturtulmus kubbeli bir girisi bulunan yapi, kesme tastan onikigen gövdeli, kösklü minaresi ile dikkati çeker. Minare bu sekli ile Kütahya' da tektir. Ana mekanin içi, kubbe kilidinden zemine kadar adeta bos yüzey birakilmadan agir bir süsleme ile bezenmistir. Alçi siva üzerine kalem isi, yagliboya, temperra, alçi kabartma malakari, altin yaldiz, duvardan gelisen ve çok kollu kristal aplik ve avizeler, mahfilde kasetli, kakmali bir tavan bulunmaktadir. Önceleri Recep Aga Mescidi olarak bilinen bu yapinin yerine Yahya Pasa genisletip yenileyerek ahsap fevkani bir yapi yaptirmistir. Bu yapi yaninca 1858' de ahsap olarak tekrar yaptirilmis, sonunda Kütahya Mutasarrifi Fuat Pasanin önderligi ve ilgisi ile 1905 yilinda bugünkü sekli ile yapilmistir.
Kaditler Camii
Lala Hüseyin Pasa caddesi üzerinde, hasir pazari olarak bilinen bölgede çarsi içinde, üst kati tamamen kagir ve ahsap tavanli olarak yapilmistir. Yapinin kuzeyinde su tesisleri özelliklerinden olan küçük bir sakahenesi bulunmasi dikkati çeken geleneksel yapi unsurlarindandir.
Bülbül Mescidi (Yakup Çavus Mescidi):
Mecidiye mahallesinden Hamidiye mahallesinden geçiste yer almaktadir. Son yillarda tas bir minare eklenen yapinin kitabesi yoktur. 19.yy. baslarinda yapildigi tahmin edilmektedir.
Deve Yatağı Mescidi
Hamidiye mahallesi Deve Yatagi sokagindadir. Son onarimlarla eski karakterini tamamen kaybetmis, sonradan yeni bir minare eklenmis, mihrabi ve duvarlarin bir kismi karo çinilerle kaplanmistir. 19.yy. baslarinda yapildigi sanilmaktadir.
Cedid Mescidi (Yeni Mahalle Mescidi):
Nalli medrese karsisinda yer almaktadir. Bugün harap bir haldedir. 1571'de yapildigi bilinmekle birlikte 19.yy. baslarinda yeniden ele alanip onarilmistir.
Karadonlu Mescidi (Pirler Mahallesi Mescidi):
Pirler mahallesi, karadonlu sokagi kösesinde Sükrü Seker evi ile Karadonlu Canbaba türbelerinin karsisindadir. 16.yy. sonralarinda ayni yerdeki baska bir mescidin yerine yapilmistir. 1980'de tamamen onarim görmüs, ahsap Ezan Köskü yerine betondan yenisi yapilmistir.
Ahı Evren Mescidi (Haci Evren Mescidi):
Ahi Evren mahallesi cennet sokagindadir. 16.yy. sonlarinda yapilan mescid 1917' de yenilenmis 1956-1957'de onarilarak minare eklenmistir. Mihrabi eski özelligini korumus olup karsi sokakta da bir zikir yeri bulunan Ahi Evren Türbe ve Tekkesi vardir.
Molla Halil Mescidi (Kazasker Mescidi):
16 yy. baslarinda yapilan medrese bugün ayak- ta degildir. Sadettin cami kösesinden balikli ya giden yolda, Muvakkithane'nin arkasindaki boslukta, Pamuk Hani'nin dogusunda kalmaktaydi. Yeri 20 yll öncesine kadar Kütahya Müftülügü idi. Halili diye meshur olan Halil Bin Mahmut Germiyani, istanbul'da müderrislik yaptiktan sonra Kütahya'ya gelmis, burada kurdugu Medreseye hamaminida vakf etmistir. Yapinin durumu hakkinda da kayitlarda bilgi yoksa da, avlulu bir medrese olmasi gerekmektedir .
Rüstem Paşa Medresi
Balikli caddesi ile Serçe sokaginin kesistigi kösede, çocuk parki olarak kullanilan bos arsada bulunuyordu. Kanuni devrinde Rüstem Pasa tarafindan 1550 yilinda yaptirilmistir. Kitabesi Kütahya müzesindedir . Önceleri Kütahya valisi iken Kanuni'ye damat olmus daha sonra da Vezir-i Azamlik makamina getir- ilmis olan Pasanin Medreseyi bu zaman da yaptirmis oldugu anlislamtadir. Ne yazik ki bu yapinin bugün yalnizca giris kismi (portal) ayakta kalabilmis, diger kisimlari yok olmustur. Ancak 1950'Ier de ressam ahmet Yakupoglu tarafindan yapilmis bir tablo binanin sekli hakkinda bir fikir verebilmektedir. Resimde görülen kubbeli yapi Medresenin mescididir.
Darülkurra
Balikli mahallesinde, Balikli Camiisinden Karaa sokagina çikarken, tam karsidaki evin bahçesinde bulunmaktadir. Disaridan görünmez. 1579 yilinda Anadolu Beylerbeyi olarak görev yapan Cafer Pasa tarafindan yaptirilmistir.
Balıklı Tekkesi
Balikli mahallesinde, Balikli hamaminin hemen güneyinde bulunur. 14.yy. sonu veya 15.yy. basinda yapildigi tahmin edilmektedir. Bina 17.yy'in ilk çeyreginde Seyh Muslihüddin tarafindan Halveti tekkesi olarak kullanilmis, bir ara Seyh Bahsi Mescidi olarak taninmis ve devrini tamamIamistir. Dogusunda bir de haziresi bulunan yapida hala restorasyon çalismalari sürmektedir.
Seyh Salih Tekke ve Türbesi
Balikli caddesinde Molla Bey Camii ve Kuran kursuna bitisiktir. Tekke ve Mescit, Kütahya'da ayakta kalabilmis, geç devir Tekke Mescitlerin en önemIilerindendir. 1854 yilinda Haci Halil oglu Seyh Salih tarafindan Halveti Mesudiye Tekkesi olarak yaptirilmistir.Seyh Salih, tekkenin ayni zaman da ilk postnisidir. Tekkenin son Seyhi 1936 yilinda ölen merhum Seyh Bekir Efendi' dir. Bu nedenle Bekir Efendi tekkesi diye de anilir.
Mevlevihane Dönenler Camii (Ergun Çelebi Zaviyesi):
Eskiden 'Eski Kapan Alti' denilen yerde Ulu caminin dogusunda; Eydemir hamami yanindadir. Bu gün Dönenler Camii adiyla anilan Semahane bölümü 1959 yilinda vakiflar tarafindan onarilarak ibadete açilmistir Mevlevihane Asitane olarak bilinirdi.
Hezar Dinari Mescidi çekirdek baz alinarak etrafina semahane, dede hücreleri, mesruta ve kütüphane bina edilmistir. Semahane, sonradan mescit olarak da kullanilmaya baslaninca Hezar Dinari Mescidi türbe haline getirilmistir Türbe de Mevlana Celaleddin-i Rumi' nin torunu Ergun Çelebi ve yakinlarinin sandukalari bulunmaktadir. Kütahya, Konya ve Afyon'dan sonra mevlevilik tarikatinin üçüncü büyük merkezi olarak bilinir. Mevlana' nin torunu Ergun Çelebi' den baska oglu Sultan Veled' de Kütahya' yi sereflendiren ve Kütahya'yi gerçekten seven begenen meshurlar arasindadir. Sultan Veled Kütahya için:
"Kütahya'da bir ay kalana ne mutlu,
Iki ay kalacak olursaniz, daha fazla müstefid ve münfeyiz olursunuz.
Kütahya kusursuz bir güzeldir.
Böyle kusursuz güzele zeval olur mu?
Ya Rab, bu memlekete kaza-bela verme,
Cennet Kütahya' nin ya altindadir ya üstünde,
Feda olsun Lahor, Kesmir, Tebriz Kütahya' ya."
demistir. Bu sözleri Mehmed Dumlu Hoca, Feridun Nafiz Uzluk beyden,nakletmistir. Bu gazel "Divan-i Sultan Veled" de mevcut olup yayinlanmistir. Semahanenin kütüphanesi sonradan Vahit Pasa Kütüphanesine devredilmistir
Içeride türbeye açilan kemerin saginda "Adli" mahlasi ile sultan II.Mahmud' un tugrasi ve iki tane kitabe vardir. Birinci 1812, ikincisi 1841' deki onarimlara ait kitabelerdir. Son onarim tarihi 1959' dur. Dede hücreleri olan kisim bu gün Vakiflar Bölge Müdürlügü tarafindan fakirlere yemek dagitimda asevi olara kullanilmaktadir. Kütahya mevlevihanesi, Konya ve Afyon' dan sonra erken dönem mevlevihaneleri içinde ve mevlevi dergahlarindan 76 zaviye ve 14 asitaneden birisi olarak bilinirdi.
Paşam Sultan Türbesi (Seyyid Nureddin Zaviyesi):
14.yy.da Seyyid Nureddin tarafindan kurulmus bir ahi zaviyesidir. 1422 tarihli bir kitabesi vardir. Bir bölümü kuran kursu olarak kullanilmaktadir. Vaktiyle çok zengin vakiflari bulunan zaviyenin genis bir kitleye hizmet verdigi anlasilmaktadir.
Karagöz Paşa Türbesi
Ahirardi mezarligindadir. 1511 tarihinde yapilmis, 1961 tarihinde onarilmistir. 6 yuvarlak sütun üzerine oturtulmus, yuvarlak tugla kemerlere tugla kubbe bindirilmistir. Kütahya merkezi ile, Anadolu valisi olan beylerbeyi Karagöz Ahmet Pasa 1511'de Sah Kulu isyaninda Kütahya önünde sehit edilmis ve Ahirardi mezarligina defnedilerek üzerine türbe yaptirilmistir.
Fatma Ana Türbesi
Yeni mahallede Gavur Hamami olarak bilinen hamamin biraz kuzeyinde, cadde kenarindadir. Yapim tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bugünkü sekfiyfe 19.yy. dan kalma oldugu sanilmaktadir.
Ahi Evren Türbe Zaviyesi
Ahi Evren mahallesinde, Ahi Evren Mescidi ve çesmesinden biraz kuzeyde cennet çesme sokagindadir. Türbede kime ait oldugu bilinmeyen dört lahit ile bir zikir yeri vardir. Hakkinda fazla bilgi yoktur. 14. yy.' a tarihlenmektedir.
Seyh Buhari Tübesi (Gümüsesik Tekkesi):
Eski hükümet konagi arkasina rastlayan Zeryen mahallesinde türbe sokaktadir.Türbede üç sanduka vardir. Birisi Seyh Buhari' ye digeri de Kütahya' li Gazi Hüseyin Pasa' ya aittir.
Sultanbağı (Dört Direkli Türbe):
Gediz caddesi üzerinde son zamanlarda yeniden yaptirilan dört direkli caminin dogusunda, yol kenarindadir. Burada daha önce dört sütuna dayali bir açik türbe bulundugu anlasilmaktadir. Içinde kimlere ait oldugunu henüz bilmedigimiz büyükçe üç lahit bulunmaktadir. 16.yy. veya daha erken devirlerden kalmis olmasi mümkündür.
Ulu Camii Türbesi
Vacidiye ile Ulu camii arasinda, set üstündedir. Üzeri küçük bir kubbe ile örtülmüs, kiremit bir çati altina alinmistir. içinde tek bir lahit ve mezar tasi vardir. Kime ait oldugu bilinmeyen mezarin 15.yy. dan kalma oldugu ve caminin mimari oldugu sanilmaktadir.
Sunullah Gaybı Türbesi
17.yy.' in ikinci yarisindan kalmadir. Musalla mezarligindadir. Kesme tas kaplamali, tugla kubbeli küçük bir yapidir. 17.yy. mutasavviflarindan olan Sunullah Gaybi, Istanbul' da Halveti Melami olarak yetisip Kütahya' ya dönmüs. Kütahya ulemasi tarafindan zindiklikla (Allah' a ve ahirete inanmamakla) suçlaninca (Hüda Rabbim) ile baslayan siirini söylemistir. Asagidaki beyit siirlerine güzel bir örnektir.
"Taç marifet tacidir, sanma baska taç ola, Taklit ile tok olan, hakikatte aç ola."
Küçük Hamam
Bir kismi 15.yy. baslarinda Germiyanoglu II.Yakup Beyin subasisi ve kader arkadasi olan Hisar Bey tarafindan yaptirilmis, ondan ogluna miras kalmis, oglu da Osmanli Hükümdari II.Beyazid' in izni ile hamama küçük bir kadinlar bölümü ilave ettirilmistir.
Hamam son seklini bu ilave ile 1848' de almistir. Zaman zaman çesitli onarimlar geçiren ve baska amaçlarla da kullanilan hamam halen erkekler hamami olarak kullanilmaktadir.
Eydemir Hamamı (Elvan Bey Hamami):
Cumhuriyet caddesinin sonunda, mevlevihanenin güneydogusundadir. Ahi Erbasan caddesi ile Eydemir sokaklari kösesinde yer alir. 15.yy. ortalarindan kalmadir. Eski adi Elvan Bey Hamami olarak geçen hamami yaptiran Elvan Bey' den kaynaklar Çasnigir Basi olarak bahseder. Kitabesi ve hakkinda daha kesin malumat alabilecegimiz bir belge henüz yoktur. Son yillardaki onarimlarin hamamin eski seklinde fazla degisiklik yapmadigi sanilmaktadir.
Balıklı Hamamı (Rüstem Pasa Hamami):
1549 yilinda Kütahya'da Anadolu Beylerbeyligi yapmis, daha sonra Sadrazamlik makamina getirilmis olan Rüstem Pasa tarafindan bu dönemde yaptirilmistir. Hem erkekler hem kadinlar kismi bulunan bir çifte hamamdir. Harap hale geldiginden, Vakiflar genel Müdürlügü tarafindan esasli bir sekilde onarilip halkin hizmetine sunulmustur.
Lala Hüseyin Paşa Hamamı
Lala Hüseyin Pasa, Sultan II.Selim' in Lalasidir. Anadolu Beylerbeyligi sirasinda yaptirdigi bu hamam (1568-1570) küçük kare planli tek bir hamamdir. Hamamin önünde tek bir sira dükkan yer alir. Son zamanlarda onarim görmüs olup kullanima açiktir.
Kemer Hamamı
Maruf mahallesi kuzeyinde, Lala Hüseyin Pasa caddesi üzerinde, Kaditler Camiini geçtikten sonra yolun güneyindedir. 1950'deki yol genisletme çalismasinda soyunmalik kismi kesilmis bir çifte hamamdir. 16.yy. da yapildigi tahmin edilen hamam özel mülkiyettedir.
Sengül Hamamı
Börekçiler mahallesinde, kapan çayi kenarinda (üzeri kapatilmis oldugundan bugün dere görünmez) Sengül Camii önündedir. Birçok degisiklige ugramis, bazi bölümleri yikilmis bulunmakla birlikte diger kisimlari halen hamam olarak çalismaktadir. Dört yani yolla çevrili tek hamamdir. 16.yy. sonralarinda yapildigi tahmin edilmektedir.
Yeni Mahalle Hamamı (Cedid Mahellesi Hamami):
19.yy. sonunda yapildigi tahmin edilen hamam harap durumdadir. Fatma Ana Türbesine yakindir. Yapildigindan beri iyi sekilde çalistirilamamistir.
Büyük ve Küçük Bedesten
Timurtas Pasa Camii ile Saadettin Camii arasinda bugün "Sebze Hali" ve "Bit Pazari" olarak kullanilan binalardir. Daha çok birer "Arasta" görünümündedirler. Büyük Bedesten Fatih döneminin ünlü Sadrazami Gedik Ahmet Pasa vakfidir. Küçük Bedestenin ise Timurtas Pasa vakfi oldugu sanilmaktadir.
Kapan Hanı
Bugün Mevlevihanenin dogusundaki alandan girilen aralikta, sadece kitabeli kapisi kalmistir. Eskiden kapan alti yada tahil pazari denilen yerdedir. Evliya Çelebi Karagöz Ahmet Pasa dönemi vakiflarindan olan hanin güzellik ve ihtisamina hayran kalmistir.
Muvakkıthane
Balikli mahallesinde Saadettin Camiinden Balikliya giderken eski müftülük binasi önündedir. Burasini kapicibasi rütbesinde bulunan Kütahya mütesellimi Halil Kamili Aga 1831-1832 yilinda yaptirmistir. Muvakkithane de birde II. Mahmud tugrasi bulunmaktaydi. Simdi nerede oldugu bilinmiyor. içinde 3 tane saat ve bir yetkili bulunuyordu. Günlük hayatta dogru saatin bilinmesi ve namaz vakitlerinin bildirilmesi amaciyla kullanilmaktaydi.
Hükümet Konağı
1907 yili yapimi, son devir Osmanli mimarisinin dikkate deger sivil yapilarindandir. Binanin cephesi düz karo çiniler süslemektedir. Hükümet konaginin Kütahya yapilari içinde ilgi çekici bir yani da, tamamen çini kapli bir mescide sahip olusudur. Bugünkü yapi, çagdas bir Hükümet Konagi anlayisina uygun olarak 1893-1908 yillari arasinda Kütahya valisi olan Giritli Ahmet Fuat Pasa tarafindan yaptirilmistir. 1908 mesrutiyetine kadar Kütahya'da görev yapip, sonra ayrilmis olan Ahmet Fuat Pasa' nin Hükümet Konagi önünde bir büstü vardir. Alttaki cadde onun adini tasir. Yesil Camii' de yaptirmis ve Ulu Camii tamir ettirmistir.
Macar Evi
Kütahya'nin tarihçesi bölümünde Macar ulusunun Iiderlerinden Lajos Kossuth' un Kütahya' ya gelip iki yil kadar kaldigini belirtmistik. iste bu ikamet sirasinda konuk olarak kaldiklari ev, Türk Macar kültür anlasmasi çerçevesinde restore edilerek, müze haline getirilmis olup, Kossuth'un bir kisIm esyalari ve büstü burada sergilenmektedir. Müze ziyaretçilere açiktir.
Kara Ahmet Bey Türbesi
Evliya Çelebinin dedesi olan Kara Ahmet Bey hakkindaki bilgiyi Evliya Çelebi' nin meshur seyahatnamesinde Kütahya bahsinde buluyoruz. 1678 yilinda ziyaret ettigi memleketi Kütahya'da dedesi Kara Ahmet Bey'in mezarinin Zeryen mahallesindeki evlerinin yaninda oldugunu belirtmektedir. Bu bahisten yola çikarak mezar bulunmus, Kütahya Belediyesi tarafindan bir Türbe yapilarak 20/10/1995 tarihinde ziyarete açilmistir.
Vahit Paşa İl Halk Kütüphanesi
Osmanli sarayinda Reis'ül Küttab olan, ancak bilinmeyen bir nedenden dolayi azledilerek Kütahya' da oturmaya mecbur edilen Vahit Pasa 19.yy' in ilk yarisinda yetisen devlet adamlarinin en önemlilerindendir. 1809 yilinda Kütahya' ya gelen Vahit Pasa 1811 yilina kadar kütüphanesini kurar, 1812 yilindan itibaren de halkin istifadesine sunar. Kütüphanenin ilk kurulus yeri Ulu Caminin son cemaat yerinin girise göre sag tarafa düsen küçük bir odadir. Vahit Pasa, Kütahya' dan ayrildiktan sonra da kurdugu kütüphanesine yardimini sürdürmüs, Halep ve Istanbul' dan kitaplar göndermistir. Kurulus katalogunda 900 kitap bulunan kütüphane, kisa sürede 1200 cilde ulasmis, Mevlevihane ve Molla Bey kitapliklarinin da ilavesi ile daha da artmistir. Zaman içinde okuyucu sayisinin artmasi, tarihi binanin rutubet almasi nedeniyle tarihi el yazma ve basma kitaplar harap olma tehlikesiyle karsi karsiya kalmis, bunlar 1981 yilinda Il Özel Idaresince yaptirilan Fuat Pasa caddesinde eski Hükümet Konagi bitisiginde bir apartmanin 4.Katina tasinmistir. Eski yeri çini müzesi yapilmak üzere restore edilmektedir. Vahit Pasa' nin temelini attigi kütüphane, Türkiye'nin sayili yazma eser kütüphanelerinden kabul edilmektedir. Kütüphanede 3006 yazma, 3663 eski harfli basma ve 20.000 den fazla yeni harfli kitap mevcuttur (1981 sayimi).
Çınılı Camii
1973 yili yapimi olan camii, iki katli olup içi ve disi tamamen çinilerle kaplidir. Orta Asya Türk Mimarisi örnek alinarak yapilan camii, tek kubbeli ve sekizgen biçimli yapisi ile dikkat çekicidir.
Kubbenin içi hat sanati örnekleriyle süslenmistir. Dünyada ve Türkiye' de bir benzeri olmayan camii, sehrimize pek çok hizmeti geçmis meshur Kütahya' li Ressam Ahmet YAKUPOGLU' nun sehrimizin kültür ve sanat koleksiyonuna kattigi orijinal ve müstesna bir eserdir.
Atalarimizin bizlere biraktigi zengin tarihi ve kültürel mirasi, bizim de sonraki nesillere ulastirabilmemiz için, bir yandan da bu örnekte görüldügü gibi yeni, ancak geçmisin zevk süzgecinden geçmis saheser niteliginde eserler yapilmasi gereklidir.
Frig Vadisi
Kütahya-Eskisehir yolunun 26 km' si yakinlarinda bulunan Ovacik köyüne kadar, ilin dogusu boyunca uzanan çamlar arasindaki kayalik alana "Frig Vadisi" denilmektedir.
Frig Vadisi iki ana bölümde incelenebilir. Birinci bölüm Sabuncupinar, Sögüt, Inli, Findikli köyleri civarindaki kuzey bölümüdür. Ikinci bölüm ise daha güneydeki Ovacik köyüdür. Kütahya' nin dogusunda eski bir yanardag olan Türkmen daginin, tüfleriyle örtülü olan Frig yaylari, çok eski çaglardan beri çesitli kavimler tarafindan iskan edilmistir.
Volkan türünün kolay islenebilir bir kayaç olmasi, bölgenin en eski halklarindan biri olan Friglerin bunlari oyma ve yontma yoluyla çesitli amaçlarla kullanmalarini saglamistir. Friglerin ana tanriçasi Kybele' ye adanmis açik hava tapinaklariyla, savunma amaçli yapilar, en çok göze çarpan eserler arasindadir.
Bunlarin yaninda Roma döneminde kayalari oymak suretiyle meydana getirilmis çesitli barinaklar, mezar odalari, agil ve ahir olarak kullanilan mekanlar, sarniçlar ve ambarlar da bulunmaktadir.Erken ve geç Bizans çaglarinda ise bunlara ilaveten kilise ve sapeller (küçük kilise) insaa edilmistir.
Bölgemizde yüzlercesi bulunan bu mekanlarin büyük bir kismi kendi hallerine terkedilmekle birlikte tamami tabiat sartlarina maruz kalmaktadir. Günümüzde bazilari hayvan barinaklari, ambar ve samanlik olarak halen kullanilmaktadir. Bu barinaklarin en yogun olarak bulundugu yerler; Sögüt, Armutlu, Inli, Sökmen, Findik ve Incik köyleri ile Sabuncupinar beldelesidir. Bölge Kapadokya' yi aratmayacak güzellik ve zenginliktedir.
Frig Vadisi' nin ikinci bölümü Kütahya' ya 56 Km uzaklikta bulunan Ovacik köyünün Inlice mahallesinin dogusunda baslayan çam ormanlari arasindadir. bölgenin MÖ 900-600 yillarinda Frigler daha sonra Romalilar ve Biznslilar tarafindan kullanildigi bilinmektedir. Bu bölgede kayalari elle oyulmus kaya mezarlar, kiliselerle, siginma-barinma amaçli yüzlerce magara bulunmaktadir. Çok genis olan bölge incelenirken üç bölüme ayrilmistir.
Birinci bölümde kayalarin içinde iki kilise bulunmustur (Tekli kilise) ve çiftli kilise adi verilen yapilarin duvarlarinda freksler vardir. Ayrica kök boyayla yazilmis yazilar, mender motifleri ve haç isaretleri de görülmektedir.
Ikinci bölümde bulunan "Deliktas Kalesi" de Frigler ve Bizanslilar tarafindan kullanilmistir. Siginma ve savunma amaciyla kayalar oyularak yapilmistir. Burada da büyük bir kiliseyle gizli geçit ve dehlizlerle birbirine baglanan bir çok oda bulunmaktadir. Üst kisminin ise kale surlari seklinde görülmektedir.
"Penteser Kalesi" denilen üçüncü bölüm, savunma amaçli bir kale olup, kayalar oyularak yapilmistir. Burada çesitli kaya mezarlari ve magaralar vardir. Bölge dogal kaya yapisi ve çam ormanlariyla çok ilgi çekici bir turizm merkezidir. Ilgi ve tanitilmayi beklemektedir.
Aizanoi Antik Kenti
Burasi, Kütahya' nin 57 Km güney batisinda Çavdarhisar ilçesinde yer almaktadir. Bedir çayinin iki yakasinda kurulmus olan bir Roma kenti olup hristiyanlik döneminde de önemini korumustur.
Çevresinde savunma surlari bulunmayan kent, özellikle Hadrianus (MS 98-117) döneminde çok gelismistir. Bedir çayinin iki yakasina rihtim duvarlari yapilmis ve bunlarin arasinda günümüze dek uzanan bes köprü ile baglanti saglanmistir.
Suyun sol yakasinda bir Agora (pazar yeri), küçük bir tapinak, Zeus tapinagi, hamam, stadium ve tiyatro yer almaktadir.
Saginda ise Borsa binasi, mozaikli hamam, sütunlu cadde ve anitsal kapi kalintilari vardir. Nekropal (mezarliklar) ise kentin çevresine yayilmistir.
1878' deki hamam kazisinda caldarium (sicaklik), frigidarium (sogukluk), palaestra (spor sahasi), F ve H apsisli salonlar, hataion (havuz) bölümlerinin ortaya çikmasiylahamam tamamlanmistir. F ve H salonlari ile caldarium da derin nisler vardir. H salonunun yikilmis olan apsisinin temeli belirgindir.
Tiyatro ile stadyum birbirine bitisik yapilariyla alisilmisin disinda bir plan gösterir. Çevresinden yüksek olan tapinak, Temenos (kutsal alan) içindedir. Temenos sütunlu galerilerle çevrilidir.
Giris yapisindan sonra (propylon) ayni eksende sunak (altar) yer alir. Temenos' un ortasindaki tapinak Roma yapisi olmasina karsin Helenistik (yunan tipi) plan gösterir. Podyun,mlu olup psendodipteros planlidir. Prostyle (önü sutunlu) planlipronaos (ön oda), cella (kutsal oda), opisthodomos' tan olusur.
Cella duvarlarindaki yazit kusaginda yapinin Hadrianus dönemine iliskin oldugu yazilidir. Dönemin sikkelerinden, Cellada Zeus' u ayakta, bir elinde kartal bir elinde mizrak tutar biçimde gösteren bir heykelin bulundugu anlasilmaktadir.
Bati ve dogu akroterlerdeki kabartmalar, burada Zeus ve Kybele kültürünün (tapilan seye gösterilen saygi) oldugunu göstermekte, ayrica tapinagin altindaki tonozlu salonda Ana tanriça' nin Kybele kültürü ile ilgili oldugu öne sürülmektedir.
Zeus tapinagi Hristiyanlik döneminde kilise olarak dinsel islevini sürdürmüstür.
Kütahya Kalesi
Kütahya Kalesi antik devirlerden baslamak üzere yerlesmenin yer aldigi ve Kütahya sehrinin ilk kuruldugu yer oldugu tahmin edilen bu günkü sehre hakim tepe üzerinde bir iç kale, hisar ve Osmanli devrinde asagidaki suyu da içine almak üzere eklenen üçüncü bir kisimdan meydana gelmektedir. Kale Roma, Bizans, Selçuklu ve Germiyanli ve Osmanli dönemlerinde iskan görmüs olmasina ragmen hiç bir döneme ait kitabe bulunamamaktadir.
Kütahya Kalesi Evliya Çelebi' ye göre 70 Burca sahiptir. Burçlar çok sik araliklarla yerlestirilmistir. Hatta iç kale tarafinda adeta birbirine yapisik biçimde burçlar tespit etmek mümkündür. Tugla hatlarinin tugla dizileri ve duvardaki sayilari bir örnek degildir. Bu durum burçlarin degisik dönemlerde degisik ustalar tarafindan yenilenmesinden ileri geliyor olabilir.
Eski durumu hakkinda bilgi bulunmamakla birlikte, kaynaklar kalenin son seklinin Bizans döneminde aldiginda birlesmektedir. Kale, garip bir sekilde bir çok yönden Diyarbakir Kalesi' ne benzemektedir.
Kütahya Kalesinde iki çesme, iki mescit ve Cumhuriyet yapisi olan bir döner gazino ve kir kahvesi mevcuttur. Kale camiinden hisar kahvesine giden dolambaçli yol üzerinde iki çesme kalintisi vardir. Bunlardan birisi son yillarda suyu kesik olan güzel bir çesmedir. Iki parça blok tastan yapilmis, sivri kemerli, devsirme çift sütunlu ve sade nislidir. Diger çesme ise kaba tastan insa edilmis bir su yolu agzidir.
Kaledeki bir eser de orta hisar mescidi olarak da bilinen Kale-i Bala mescididir. 1377-1378 yillarinda Germiyanoglu Süleyman Sah tarafindan yaptirilmistir. Kare planli, düz çatili, moloz ve kesme tas kullanilmistir. Gördügü onarimlar nedeniyle orjinal seklini kaybetmistir. Eski yapidan bir duvar parçasi, kesme tastan yapilmis bir minare kaidesi ile tugladan yapilmis minare gövdesi (serefeye kadar) kalmistir.
Kalenin Osmanlilar tarafindan yaptirildigi bilinen asagi Hisar (Kale-i Sagir) bölümünde de yine Osmanlilar tarafindan yaptirilan altigen planli küçük bir mescit vardir. Kerpiç sivali olmasina ragmen tamamen tugladan yapildigi anlasilmaktadir. Kütahya' daki tamamen tuglali ender yapilardandir. Mescidin alti tamamen taslardan yapilmis bir su tesisidir. Tabani zamanla degisiklige ugramistir.
Asagi Kale' nin bu su tesisini bir kusatmada susuz kalmamak için kalenin içine almak maksadi ile yapildigi tahmin edilmektedir.
Gazi Kemal mahallesinde Vacidiye medresesi (bugünkü Kütahya Müzesi) ile II.Yakup Çelebi Imaret Mescidi (Eski Vahitpasa Il Halk Kütüphanesi) arasinda yer alir. 45*25 metrelik bir alani kaplar. Kütahya' nin en genis iç hacmine sahip tarihi yapisidir. Avlusuzdur. Tamamen kesme tastan yapilmistir. Iki tam kubbe ve 6 yarim kubbe ile desteklenmektedir. Dikdörtgen biçimlidir.
Minaresinin kaidesi kesme tas, gövde kismi tugladandir. Yapinin bugünkü halinde dogu, bati ve kuzeyden olmak üzere üç girisi vardir. Bes bölümlü bir son cemaat yeri vardir. Bati tarafindaki bir bölüm 19.yüzyilda örülerek "Vahitpasa Kütüphanesi" olarak kullanilmistir. Dikkat çekici keçeli, saraçli kapi örtüsü vardir.
Kapilardan girildiginde iç mekan ayrimi genis, aydinlik ve ferah bir etkiye sahiptir. Yüksek kaideler üzerine yerlestirilmis, hafif yivli, antik alti büyük sütun genis mekani görmeyecek sekilde iki kubbe ile alti yarim kubbeyi tasimaktadir. Sütun basliklari sade, üstleri ise yastiklidir. Kemerler ise koyu kirmizi ve gri olmak üzere iki renkli islenmistir. Iki tam, alti yarim kubbe yani sira köselerde de dört küçük kubbesi vardir.
Caminin ortasinda bir sadirvan vardir. Sadirvan üzerine alti küçük sütuna oturtulmus ahsap tavanli bir müezzin mahfili vardir. Iç mekanin arka kisminin üstü boydan boya mahfilidir. Cami iç mekaninda bütün yazi ve istif levhalari ile kalem isleri yogun bir sekilde kullanilmis olmasina ragmen dagilislari göze batmayan dengeli bir süsleme olusturmaktadir. Yapinin bugünkü sahip oldugu mekan ferahligi yaninda kalem isleri 19.yüzyil sonunda gerçeklestirilen en basarili yapilardan biri olarak tanimlanmaktadir. Ancak çiniler diyarinin bu muhtesem eserinde mihrabin saginda dört kareden meydana gelmis kabe tasvirli çini kompozisyonu disinda çini bulunmamasi dikkat çekicidir.
Ulu Caminin ilk sekli agaç direkli bir cami olarak Yildirim Beyazit tarafindan yaptirilmaya baslanilmis, Ankara savasindan (1402) sonra oglu Musa Çelebi tarafindan tamamlanmistir. (1410) Vakif kayitlarinda camiden Yildirim Beyazit Han Camii olarak bahsedilmektedir. Ünlü seyyah Evliya Çelebi caminin Kanuni Sultan Süleyman döneminde Mimar Sinan tarafindan tamir edildigini de belirtmektedir.
Kanuni, Rodos (1522-1523) ve Irakeyn (1534-1535) seferlerinde bir süre Kütahya' da bulunmustur. Bu sirada binanin onarimi için seferlere katilmis olan Mimar Sinan' a talimat vermesi mümkündür.
Bundan sonra da bazi onarimlar geçirmis olmakla birlikte cami son seklini 1893' de Sultan II.Aldülhamit Han zamaninda almis ve bu son büyük onarim sirasinda cami kubbeli olarak yapilmistir.
1888' de baslayip 1893' de bitirilen bu onarimda duvarlar temellere kadar yikilip, yeniden kesme tastan yapilmis, Aizanoi (Çavdarhisar)' dan getirilen sütunlar ve mermer plakalar kullanilarak kubbeli sekilde yeniden yapilmistir.
Ulu Camii, bundan baska sonuncusu 1961-1962' de olmak üzere küçük onarimlar da geçirmis, zaman zaman kursun kaplamalar degistirilmistir.
Takvacılar Camii (Timurtas Pasa Camii):
Yildirim Beyazit' in ilk Kütahya valiliginden sonra Kosova savasina katilmak üzere Murad Hüdavendigarin yanina gittigi sirada Kütahya ve civarinin muhafizligina görevlendirilmis olan Timurtas Pasa tarafindan 1389-1402 yillari arasinda yaptirilmis olmalidir. Aradan geçen uzun zaman içerisinde pek çok tamir görmüs olmasi gerekir. 1761 tarihlerinde Silahtar Mehmet Pasa tarafindan onarim ve degisiklik yapilmistir. 1834 yilinda Kütahya Muaccelat naziri Salih Efendi tarafindan tekrar tamir ettirilmistir.
Yalniz Camii degil, Imaret, Medrese ve mescid olarak yapilmistir. Bir yandan kuyumcular çarsisi, diger yandan bedesten ve kavaflar çarsisi ile çevrili oldugundan, çarsinin ortasinda kaybolmus, dis görünüsü ile kendini belli etmeyecek durumdadir. Uzaktan sadece 18.yy.' da eklenen kesme tas minaresi ile seçilebilmektedir. Mimari teknigi itibariyle diger camilerden farkli olarak basik bir yapidir.
3-Meydan Camii (Aslan Bey Camii):
Kayitlarda "Aslanzade Mescidi" olarak geçmektedir. Simdilerde Meydan Camii olarak taninmaktadir.
Kesme tas ile tas-tugla kullanilarak yapilmis olup, kare planli tek kubbelidir. Üç bölümlü son cemaat yerine sahiptir. Minaresi son cemaat yerindeki duvara bitisiktir. Dere kenarinda ve oldukça kalin duvarlara sahiptir.
Evliya Çelebinin "Meydan Mahallesinde Bey Camii" dedigi yapi olmasi muhtemel Aslan Bey Camii' nde kitabe yoktur. Bicar Bey oglu Aslan Bey' in Osmanli emirlerinden oldugu anlasilmaktadir. Geyve ve Tokat taraflarinda da eserleri bulunan ailenin Selçuklu Dönemi devlet adamlarina dayandigi anlasilmaktadir. 15.yy.' in 2.çeyreginde (1425-1450) yapildigi tahmin edilen camiinin pek çok onarim geçirmekle birlikte ana hatlariyla günümüze ulastigi söylenebilir.
4-Saray Camii (Hisar Bey' i oglu Mustafa Camii):
Saray mahallesinde, tarihi hükümet konaginin arka kapisindadir. Kütahya' da Saray Camii olarak bilinir. Asil adi Hisar Bey' i oglu Mustafa camiidir. Kitabeye göre camiyi yaptiran, II.Yakup Bey'in Subasisi Hisar Bey'i Oglu Mustafa Bey' dir.
Duvarlari bir kat kesme tas, bir kat 3 sira tugla ile örülmüstür. Tek kubbeli kare planlidir. Orjinal mermer bir mihrabi, yine orjinal tas kesme ve çinilerle kapli minberi vardir. Kütahya' daki en zengin çinili anit eserlerden biridir. Osmanli Döneminde Kütahya' nin üç cuma camisinden biri olarak görev yapmistir. Sonuncusu 1957' de olmak üzere bir çok kez tamir görmüstür.
5-Saadettin Camii (Saadet Camii):
Büyük bedestenin kuzey çikisi karsisinda kösededir. Bodrum katinda Hezar Dinari tarafindan yaptirilmis olan bir sakahane vardir. Sakahanenin üzerinde bir de mescid bulundugu ve Hezar Dinarinin burada gömülmüs oldugu bilinmektedir. Camii 1700' de yanginda yok olmus, 1824' de Dervis Mehmet Pasa tarafindan tekrar yapilmis ancak 1866' da tekrar yanmistir. Camii son sekli ile 1870 yilinda Iskodralizade Hasan Hakki Bey önderliginde halktan toplanan paralarla kargir olarak yeniden, altinda vakif dükkanlari ile birlikte yaptirilmistir. Ufak tefek onarimlarla bugüne kadar gelmistir.
6-Karagöz Ahmet Paşa Camii ve Medresesi
Cumhuriyet Caddesi üzerinde küçük çarsi denilen semtdedir. Camii, medrese ve sübyan mektebi ile imaret bir arada planlanmistir.
Beylerbeyi ve Anadolu valisi Karagöz Ahmet Pasa 1509 yilinda kurdugu vakifla burada yaptirmaya basladigi camii, medrese, mektep ve imaret bitmeden Sah Kulu isyaninda asiler tarafindan sehit edilmistir (1511). Vasiyeti üzerine hanimi, yarim kalan camii, medrese ve mektebi tamamlamis, imaret bitirilememistir.
Tamamen kesme tas kaplamali büyük, tek kubbeli, revakli son cemaat yeri bulunan, minare gövdesi tugladan bir yapidir. Eskiden kiremit çatili iken sonradan çati kaldirilarak (1970) onarimda kubbe ortaya çikarilmis ve kursunla kaplanmistir.
Küpecik Camii
Hamidiye mahallesi üzerinde tas köprü civarinda, müderris yolu üzerindedir. 1911-1912 yapimi, iki katli, alt katinin eskiden sübyan mektebi oldugu bilinen bir yapidir. Minarenin kaide kisminda tek çini üstünde Sultan Mehmet Resat Tugrasi, caminin tavan göbeginde sekizgen çerçeve içine alinmis dört parçadan meydana gelen çini levha dikkati çeker.
Sultan Bağı Mescidi
Gediz caddesi üzerinde, ara sokak basindadir. 19.yy.' in ilk yarisinda yapildigi tahmin edilen yapi, son yillarda onarim görmüs ve birde tas minare eklenmistir.
Sengül Camii (Celal Efendi Mescidi):
Börekçiler mahallesinde Sengül Hamaminin arkasindadir. Bitisiginde bir çesme ve çamasirlik vardir. Camii girisindeki sundurmada bir sübyan mektebi oldugu kayitlardan anlasilmaktadir. Çesme duvarlarina kitabe sanilarak sair Pesendinin bir bilmecesi iki parça mermer halinde yerlestirilmistir.
Ammeten gördüm babamdan küçük amma etlice,
Kaldim aç, hemen çektim yedim lezzetlice,
Zahida korkma ya sende Rabbinden ruhsatlica
Ara bul bahsi hadiste aç gözün dikkatlice.
Sair Pesendi' ye ait bu bilmecenin cevabini Ak Takke Hoca Efendi bulabilmistir; "ÇEKIRGE".
Sengül camiine, haziresinde yatan Molla Celal Efendi' den ötürü "Celal Efendi Mescidi" de denilmistir. Kare planli tek kubbeli ve kiremit çati ile örtülüdür. 16.yy.' in ilk çeyreginde yapildigi tahmin edilmektedir.
Lala Hüseyin Paşa Camii
Lala Hüseyin Pasa mahallesindedir. Karsisinda hamami ile genis bir avlu içinde agaçlar arasindadir. Tek kubbeli, bes bölümlü son cemaat yerine sahip, avlusunda iki sadirvani, haziresi, tugla minaresi vardir. Mimar Sinan tarafindan yaptirilmis olmasi kuvvetle muhtemeldir.
Lala Hüseyin Pasa II.Selim' in Lalasi olup, onun padisah olmasi ile 1566' da Kütahya valisi, daha sonrada 1566-1568 arasinda Anadolu Beylerbeyi olmustur. Camiinin yapimina bu yillarda baslanmis olmalidir. Cami ile birlikte bugün artik olmayan bir sübyan mektebi de yaptirilmistir.
Kesme tas kaplamali yapi dengeli görünümü ile dikkat çeker. Minberi de tastir. 16.yy. Osmanli mimarisinin klasik özelliklerini tasir.
Hatuniye Camii
Mecidiye mahallesi hatuniye sokagindan girisi bulunan cami, yüksek tugla mimarisi ile dikkati çeker. Plani asimetrik bir düzene sahiptir. Tek kubbeli caminin batisina kubbeli kare bir mekan daha eklenmistir. Burasi bu gün türbe halindedir. Son cemaat yerinin kubbeleri oldukça genistir. 16.yy. sonlarinda yapilmi, 17.yy. ortalarinda Rabia Hatun tarafindan onarilip minare eklenmistir. Türbesinde Rabia Hatun ve kizinin yattigi söylenmektedir.
Sultanbağı Hisaraltı Mescidi (Dükkancilik Mescidi):
Macar evinin karsisinda harap vaziyettedir. Kitabesi ve hakkinda bilgi yoktur.
Sultanbağı Çatalçeşme Mescidi (Ahi Arslan Mescidi):
Sultanbagi mahallesinde, simdi kapatilmis olan derenin kuzeyindedir. Güney kisminin altinda çamasirlik vardir. Geis saçaklari ve külahli ahsap ezan balkonu ile küçük mahalle mescidlerinin güzel örnegidir. 16.yy.' in ikinci yarisinda yapilmis olmasi muhtemeldir.
Özbek Camii
Hamidiye mahallesindedir. Külahli siskin tas minaresi ile dikkati çeker. 1699' da Müderris yaylasi sirtlarinda çadir kuran Özbek asiretinden Ibrahim Aga tarafindan bir çesme ve sonradan da mescid olarak yapildigi bilinmektedir. 1946' da onarim görmüstür. 1974' de mihrabi Vedat Çinicioglu imalati çinilerle kaplanmistir. Bugünkü durumunu 18.yy. sonlarindaki onarimdan sonra almistir.
Ali (Alo) Paşa Camii
Cumhuriyet caddesi üzerinde, Gazi Kemal (Eski Sehreküstü) mahallesinde bulunmaktadir. Kagir, ahsap çatili, kiremit örtülü, külliye halinde yapilmis olan yapinin bugün medrese, sübyan mektebi ile eski sadirvani ortada yoktur.Ahsap oldugu anlasilan bu bölümler, yandiktan sonra bir daha ele alinmamis sadece camii bölümü yenilenmistir. Kareye yakin dikdörtgen plan ile, buna batidan bitisen ahsap eklerden meydana gelmektedir. Seyyit Süleymanagaoglu Anadolu valisi Ali Pasa 1796' da yaptirmistir. Kitabesi yoktur. Caminin çinilerle süslü mavi-beyaz kandil motifli orijinal bir mihrabi vardir. Bugünkü sekli Seyh Haci Ömer Efendi' nin öncülügü ile halkin yardimlari ile yüz sene kadar önce yapilmistir.
Mollabey Camii ve Külliyesi
Kütahya' da 19.yy. ortalarinda yaptirilan en önemli külliye olarak ele alinabilir. Medrese, camii ve kütüphaneden mütesekkildir. Sadettin camii gibi fevkani (üst kati olan) bir yapidir. Kütahya müftüsü Andiz Köylü Abdurrahman Efendinin oglu olan ve babasindan dolayi ''Müftüzade Molla Bey'' olarak taninan Ibrahim Ethem Bey tarafindan 1855-1856 tarihinde tamamlanan yapi halen Molla Bey Kur'an kursu ve camii olarak kullanilmaktadir. Kütahya' da külliye yaptirma geleneginin son halkalarindandir. Ibrahim Ethem Bey üç yil kadar Kütahya kaymakamligi yapmis, külliyenin minaresini annesi Fadik Hanim adina yaptirmistir.
Ahırardı Camii (Dilsizoglu Haci Ibrahim Camii):
Onarim görmüs olmasina (1965) karsin, karakterini korumus yapilarindandir. ilk sekli ile 1876 öncesinde Osmanoglu Dilsizoglu Haci Ibrahim tarafindan yaptirilmistir. 1965 onariminda mihrabi, vaaz kürsüsü ve mihrab duvari Kütahya çinileriyle kaplanmistir.
Yeşil Camii
Eski hükümet caddesi üzerinde Cumartesi pazarinin girisindedir. Kare planli, tek kubbeli, iki sütuna oturtulmus kubbeli bir girisi bulunan yapi, kesme tastan onikigen gövdeli, kösklü minaresi ile dikkati çeker. Minare bu sekli ile Kütahya' da tektir. Ana mekanin içi, kubbe kilidinden zemine kadar adeta bos yüzey birakilmadan agir bir süsleme ile bezenmistir. Alçi siva üzerine kalem isi, yagliboya, temperra, alçi kabartma malakari, altin yaldiz, duvardan gelisen ve çok kollu kristal aplik ve avizeler, mahfilde kasetli, kakmali bir tavan bulunmaktadir. Önceleri Recep Aga Mescidi olarak bilinen bu yapinin yerine Yahya Pasa genisletip yenileyerek ahsap fevkani bir yapi yaptirmistir. Bu yapi yaninca 1858' de ahsap olarak tekrar yaptirilmis, sonunda Kütahya Mutasarrifi Fuat Pasanin önderligi ve ilgisi ile 1905 yilinda bugünkü sekli ile yapilmistir.
Kaditler Camii
Lala Hüseyin Pasa caddesi üzerinde, hasir pazari olarak bilinen bölgede çarsi içinde, üst kati tamamen kagir ve ahsap tavanli olarak yapilmistir. Yapinin kuzeyinde su tesisleri özelliklerinden olan küçük bir sakahenesi bulunmasi dikkati çeken geleneksel yapi unsurlarindandir.
Bülbül Mescidi (Yakup Çavus Mescidi):
Mecidiye mahallesinden Hamidiye mahallesinden geçiste yer almaktadir. Son yillarda tas bir minare eklenen yapinin kitabesi yoktur. 19.yy. baslarinda yapildigi tahmin edilmektedir.
Deve Yatağı Mescidi
Hamidiye mahallesi Deve Yatagi sokagindadir. Son onarimlarla eski karakterini tamamen kaybetmis, sonradan yeni bir minare eklenmis, mihrabi ve duvarlarin bir kismi karo çinilerle kaplanmistir. 19.yy. baslarinda yapildigi sanilmaktadir.
Cedid Mescidi (Yeni Mahalle Mescidi):
Nalli medrese karsisinda yer almaktadir. Bugün harap bir haldedir. 1571'de yapildigi bilinmekle birlikte 19.yy. baslarinda yeniden ele alanip onarilmistir.
Karadonlu Mescidi (Pirler Mahallesi Mescidi):
Pirler mahallesi, karadonlu sokagi kösesinde Sükrü Seker evi ile Karadonlu Canbaba türbelerinin karsisindadir. 16.yy. sonralarinda ayni yerdeki baska bir mescidin yerine yapilmistir. 1980'de tamamen onarim görmüs, ahsap Ezan Köskü yerine betondan yenisi yapilmistir.
Ahı Evren Mescidi (Haci Evren Mescidi):
Ahi Evren mahallesi cennet sokagindadir. 16.yy. sonlarinda yapilan mescid 1917' de yenilenmis 1956-1957'de onarilarak minare eklenmistir. Mihrabi eski özelligini korumus olup karsi sokakta da bir zikir yeri bulunan Ahi Evren Türbe ve Tekkesi vardir.
Molla Halil Mescidi (Kazasker Mescidi):
16 yy. baslarinda yapilan medrese bugün ayak- ta degildir. Sadettin cami kösesinden balikli ya giden yolda, Muvakkithane'nin arkasindaki boslukta, Pamuk Hani'nin dogusunda kalmaktaydi. Yeri 20 yll öncesine kadar Kütahya Müftülügü idi. Halili diye meshur olan Halil Bin Mahmut Germiyani, istanbul'da müderrislik yaptiktan sonra Kütahya'ya gelmis, burada kurdugu Medreseye hamaminida vakf etmistir. Yapinin durumu hakkinda da kayitlarda bilgi yoksa da, avlulu bir medrese olmasi gerekmektedir .
Rüstem Paşa Medresi
Balikli caddesi ile Serçe sokaginin kesistigi kösede, çocuk parki olarak kullanilan bos arsada bulunuyordu. Kanuni devrinde Rüstem Pasa tarafindan 1550 yilinda yaptirilmistir. Kitabesi Kütahya müzesindedir . Önceleri Kütahya valisi iken Kanuni'ye damat olmus daha sonra da Vezir-i Azamlik makamina getir- ilmis olan Pasanin Medreseyi bu zaman da yaptirmis oldugu anlislamtadir. Ne yazik ki bu yapinin bugün yalnizca giris kismi (portal) ayakta kalabilmis, diger kisimlari yok olmustur. Ancak 1950'Ier de ressam ahmet Yakupoglu tarafindan yapilmis bir tablo binanin sekli hakkinda bir fikir verebilmektedir. Resimde görülen kubbeli yapi Medresenin mescididir.
Darülkurra
Balikli mahallesinde, Balikli Camiisinden Karaa sokagina çikarken, tam karsidaki evin bahçesinde bulunmaktadir. Disaridan görünmez. 1579 yilinda Anadolu Beylerbeyi olarak görev yapan Cafer Pasa tarafindan yaptirilmistir.
Balıklı Tekkesi
Balikli mahallesinde, Balikli hamaminin hemen güneyinde bulunur. 14.yy. sonu veya 15.yy. basinda yapildigi tahmin edilmektedir. Bina 17.yy'in ilk çeyreginde Seyh Muslihüddin tarafindan Halveti tekkesi olarak kullanilmis, bir ara Seyh Bahsi Mescidi olarak taninmis ve devrini tamamIamistir. Dogusunda bir de haziresi bulunan yapida hala restorasyon çalismalari sürmektedir.
Seyh Salih Tekke ve Türbesi
Balikli caddesinde Molla Bey Camii ve Kuran kursuna bitisiktir. Tekke ve Mescit, Kütahya'da ayakta kalabilmis, geç devir Tekke Mescitlerin en önemIilerindendir. 1854 yilinda Haci Halil oglu Seyh Salih tarafindan Halveti Mesudiye Tekkesi olarak yaptirilmistir.Seyh Salih, tekkenin ayni zaman da ilk postnisidir. Tekkenin son Seyhi 1936 yilinda ölen merhum Seyh Bekir Efendi' dir. Bu nedenle Bekir Efendi tekkesi diye de anilir.
Mevlevihane Dönenler Camii (Ergun Çelebi Zaviyesi):
Eskiden 'Eski Kapan Alti' denilen yerde Ulu caminin dogusunda; Eydemir hamami yanindadir. Bu gün Dönenler Camii adiyla anilan Semahane bölümü 1959 yilinda vakiflar tarafindan onarilarak ibadete açilmistir Mevlevihane Asitane olarak bilinirdi.
Hezar Dinari Mescidi çekirdek baz alinarak etrafina semahane, dede hücreleri, mesruta ve kütüphane bina edilmistir. Semahane, sonradan mescit olarak da kullanilmaya baslaninca Hezar Dinari Mescidi türbe haline getirilmistir Türbe de Mevlana Celaleddin-i Rumi' nin torunu Ergun Çelebi ve yakinlarinin sandukalari bulunmaktadir. Kütahya, Konya ve Afyon'dan sonra mevlevilik tarikatinin üçüncü büyük merkezi olarak bilinir. Mevlana' nin torunu Ergun Çelebi' den baska oglu Sultan Veled' de Kütahya' yi sereflendiren ve Kütahya'yi gerçekten seven begenen meshurlar arasindadir. Sultan Veled Kütahya için:
"Kütahya'da bir ay kalana ne mutlu,
Iki ay kalacak olursaniz, daha fazla müstefid ve münfeyiz olursunuz.
Kütahya kusursuz bir güzeldir.
Böyle kusursuz güzele zeval olur mu?
Ya Rab, bu memlekete kaza-bela verme,
Cennet Kütahya' nin ya altindadir ya üstünde,
Feda olsun Lahor, Kesmir, Tebriz Kütahya' ya."
demistir. Bu sözleri Mehmed Dumlu Hoca, Feridun Nafiz Uzluk beyden,nakletmistir. Bu gazel "Divan-i Sultan Veled" de mevcut olup yayinlanmistir. Semahanenin kütüphanesi sonradan Vahit Pasa Kütüphanesine devredilmistir
Içeride türbeye açilan kemerin saginda "Adli" mahlasi ile sultan II.Mahmud' un tugrasi ve iki tane kitabe vardir. Birinci 1812, ikincisi 1841' deki onarimlara ait kitabelerdir. Son onarim tarihi 1959' dur. Dede hücreleri olan kisim bu gün Vakiflar Bölge Müdürlügü tarafindan fakirlere yemek dagitimda asevi olara kullanilmaktadir. Kütahya mevlevihanesi, Konya ve Afyon' dan sonra erken dönem mevlevihaneleri içinde ve mevlevi dergahlarindan 76 zaviye ve 14 asitaneden birisi olarak bilinirdi.
Paşam Sultan Türbesi (Seyyid Nureddin Zaviyesi):
14.yy.da Seyyid Nureddin tarafindan kurulmus bir ahi zaviyesidir. 1422 tarihli bir kitabesi vardir. Bir bölümü kuran kursu olarak kullanilmaktadir. Vaktiyle çok zengin vakiflari bulunan zaviyenin genis bir kitleye hizmet verdigi anlasilmaktadir.
Karagöz Paşa Türbesi
Ahirardi mezarligindadir. 1511 tarihinde yapilmis, 1961 tarihinde onarilmistir. 6 yuvarlak sütun üzerine oturtulmus, yuvarlak tugla kemerlere tugla kubbe bindirilmistir. Kütahya merkezi ile, Anadolu valisi olan beylerbeyi Karagöz Ahmet Pasa 1511'de Sah Kulu isyaninda Kütahya önünde sehit edilmis ve Ahirardi mezarligina defnedilerek üzerine türbe yaptirilmistir.
Fatma Ana Türbesi
Yeni mahallede Gavur Hamami olarak bilinen hamamin biraz kuzeyinde, cadde kenarindadir. Yapim tarihi kesin olarak bilinmemektedir. Bugünkü sekfiyfe 19.yy. dan kalma oldugu sanilmaktadir.
Ahi Evren Türbe Zaviyesi
Ahi Evren mahallesinde, Ahi Evren Mescidi ve çesmesinden biraz kuzeyde cennet çesme sokagindadir. Türbede kime ait oldugu bilinmeyen dört lahit ile bir zikir yeri vardir. Hakkinda fazla bilgi yoktur. 14. yy.' a tarihlenmektedir.
Seyh Buhari Tübesi (Gümüsesik Tekkesi):
Eski hükümet konagi arkasina rastlayan Zeryen mahallesinde türbe sokaktadir.Türbede üç sanduka vardir. Birisi Seyh Buhari' ye digeri de Kütahya' li Gazi Hüseyin Pasa' ya aittir.
Sultanbağı (Dört Direkli Türbe):
Gediz caddesi üzerinde son zamanlarda yeniden yaptirilan dört direkli caminin dogusunda, yol kenarindadir. Burada daha önce dört sütuna dayali bir açik türbe bulundugu anlasilmaktadir. Içinde kimlere ait oldugunu henüz bilmedigimiz büyükçe üç lahit bulunmaktadir. 16.yy. veya daha erken devirlerden kalmis olmasi mümkündür.
Ulu Camii Türbesi
Vacidiye ile Ulu camii arasinda, set üstündedir. Üzeri küçük bir kubbe ile örtülmüs, kiremit bir çati altina alinmistir. içinde tek bir lahit ve mezar tasi vardir. Kime ait oldugu bilinmeyen mezarin 15.yy. dan kalma oldugu ve caminin mimari oldugu sanilmaktadir.
Sunullah Gaybı Türbesi
17.yy.' in ikinci yarisindan kalmadir. Musalla mezarligindadir. Kesme tas kaplamali, tugla kubbeli küçük bir yapidir. 17.yy. mutasavviflarindan olan Sunullah Gaybi, Istanbul' da Halveti Melami olarak yetisip Kütahya' ya dönmüs. Kütahya ulemasi tarafindan zindiklikla (Allah' a ve ahirete inanmamakla) suçlaninca (Hüda Rabbim) ile baslayan siirini söylemistir. Asagidaki beyit siirlerine güzel bir örnektir.
"Taç marifet tacidir, sanma baska taç ola, Taklit ile tok olan, hakikatte aç ola."
Küçük Hamam
Bir kismi 15.yy. baslarinda Germiyanoglu II.Yakup Beyin subasisi ve kader arkadasi olan Hisar Bey tarafindan yaptirilmis, ondan ogluna miras kalmis, oglu da Osmanli Hükümdari II.Beyazid' in izni ile hamama küçük bir kadinlar bölümü ilave ettirilmistir.
Hamam son seklini bu ilave ile 1848' de almistir. Zaman zaman çesitli onarimlar geçiren ve baska amaçlarla da kullanilan hamam halen erkekler hamami olarak kullanilmaktadir.
Eydemir Hamamı (Elvan Bey Hamami):
Cumhuriyet caddesinin sonunda, mevlevihanenin güneydogusundadir. Ahi Erbasan caddesi ile Eydemir sokaklari kösesinde yer alir. 15.yy. ortalarindan kalmadir. Eski adi Elvan Bey Hamami olarak geçen hamami yaptiran Elvan Bey' den kaynaklar Çasnigir Basi olarak bahseder. Kitabesi ve hakkinda daha kesin malumat alabilecegimiz bir belge henüz yoktur. Son yillardaki onarimlarin hamamin eski seklinde fazla degisiklik yapmadigi sanilmaktadir.
Balıklı Hamamı (Rüstem Pasa Hamami):
1549 yilinda Kütahya'da Anadolu Beylerbeyligi yapmis, daha sonra Sadrazamlik makamina getirilmis olan Rüstem Pasa tarafindan bu dönemde yaptirilmistir. Hem erkekler hem kadinlar kismi bulunan bir çifte hamamdir. Harap hale geldiginden, Vakiflar genel Müdürlügü tarafindan esasli bir sekilde onarilip halkin hizmetine sunulmustur.
Lala Hüseyin Paşa Hamamı
Lala Hüseyin Pasa, Sultan II.Selim' in Lalasidir. Anadolu Beylerbeyligi sirasinda yaptirdigi bu hamam (1568-1570) küçük kare planli tek bir hamamdir. Hamamin önünde tek bir sira dükkan yer alir. Son zamanlarda onarim görmüs olup kullanima açiktir.
Kemer Hamamı
Maruf mahallesi kuzeyinde, Lala Hüseyin Pasa caddesi üzerinde, Kaditler Camiini geçtikten sonra yolun güneyindedir. 1950'deki yol genisletme çalismasinda soyunmalik kismi kesilmis bir çifte hamamdir. 16.yy. da yapildigi tahmin edilen hamam özel mülkiyettedir.
Sengül Hamamı
Börekçiler mahallesinde, kapan çayi kenarinda (üzeri kapatilmis oldugundan bugün dere görünmez) Sengül Camii önündedir. Birçok degisiklige ugramis, bazi bölümleri yikilmis bulunmakla birlikte diger kisimlari halen hamam olarak çalismaktadir. Dört yani yolla çevrili tek hamamdir. 16.yy. sonralarinda yapildigi tahmin edilmektedir.
Yeni Mahalle Hamamı (Cedid Mahellesi Hamami):
19.yy. sonunda yapildigi tahmin edilen hamam harap durumdadir. Fatma Ana Türbesine yakindir. Yapildigindan beri iyi sekilde çalistirilamamistir.
Büyük ve Küçük Bedesten
Timurtas Pasa Camii ile Saadettin Camii arasinda bugün "Sebze Hali" ve "Bit Pazari" olarak kullanilan binalardir. Daha çok birer "Arasta" görünümündedirler. Büyük Bedesten Fatih döneminin ünlü Sadrazami Gedik Ahmet Pasa vakfidir. Küçük Bedestenin ise Timurtas Pasa vakfi oldugu sanilmaktadir.
Kapan Hanı
Bugün Mevlevihanenin dogusundaki alandan girilen aralikta, sadece kitabeli kapisi kalmistir. Eskiden kapan alti yada tahil pazari denilen yerdedir. Evliya Çelebi Karagöz Ahmet Pasa dönemi vakiflarindan olan hanin güzellik ve ihtisamina hayran kalmistir.
Muvakkıthane
Balikli mahallesinde Saadettin Camiinden Balikliya giderken eski müftülük binasi önündedir. Burasini kapicibasi rütbesinde bulunan Kütahya mütesellimi Halil Kamili Aga 1831-1832 yilinda yaptirmistir. Muvakkithane de birde II. Mahmud tugrasi bulunmaktaydi. Simdi nerede oldugu bilinmiyor. içinde 3 tane saat ve bir yetkili bulunuyordu. Günlük hayatta dogru saatin bilinmesi ve namaz vakitlerinin bildirilmesi amaciyla kullanilmaktaydi.
Hükümet Konağı
1907 yili yapimi, son devir Osmanli mimarisinin dikkate deger sivil yapilarindandir. Binanin cephesi düz karo çiniler süslemektedir. Hükümet konaginin Kütahya yapilari içinde ilgi çekici bir yani da, tamamen çini kapli bir mescide sahip olusudur. Bugünkü yapi, çagdas bir Hükümet Konagi anlayisina uygun olarak 1893-1908 yillari arasinda Kütahya valisi olan Giritli Ahmet Fuat Pasa tarafindan yaptirilmistir. 1908 mesrutiyetine kadar Kütahya'da görev yapip, sonra ayrilmis olan Ahmet Fuat Pasa' nin Hükümet Konagi önünde bir büstü vardir. Alttaki cadde onun adini tasir. Yesil Camii' de yaptirmis ve Ulu Camii tamir ettirmistir.
Macar Evi
Kütahya'nin tarihçesi bölümünde Macar ulusunun Iiderlerinden Lajos Kossuth' un Kütahya' ya gelip iki yil kadar kaldigini belirtmistik. iste bu ikamet sirasinda konuk olarak kaldiklari ev, Türk Macar kültür anlasmasi çerçevesinde restore edilerek, müze haline getirilmis olup, Kossuth'un bir kisIm esyalari ve büstü burada sergilenmektedir. Müze ziyaretçilere açiktir.
Kara Ahmet Bey Türbesi
Evliya Çelebinin dedesi olan Kara Ahmet Bey hakkindaki bilgiyi Evliya Çelebi' nin meshur seyahatnamesinde Kütahya bahsinde buluyoruz. 1678 yilinda ziyaret ettigi memleketi Kütahya'da dedesi Kara Ahmet Bey'in mezarinin Zeryen mahallesindeki evlerinin yaninda oldugunu belirtmektedir. Bu bahisten yola çikarak mezar bulunmus, Kütahya Belediyesi tarafindan bir Türbe yapilarak 20/10/1995 tarihinde ziyarete açilmistir.
Vahit Paşa İl Halk Kütüphanesi
Osmanli sarayinda Reis'ül Küttab olan, ancak bilinmeyen bir nedenden dolayi azledilerek Kütahya' da oturmaya mecbur edilen Vahit Pasa 19.yy' in ilk yarisinda yetisen devlet adamlarinin en önemlilerindendir. 1809 yilinda Kütahya' ya gelen Vahit Pasa 1811 yilina kadar kütüphanesini kurar, 1812 yilindan itibaren de halkin istifadesine sunar. Kütüphanenin ilk kurulus yeri Ulu Caminin son cemaat yerinin girise göre sag tarafa düsen küçük bir odadir. Vahit Pasa, Kütahya' dan ayrildiktan sonra da kurdugu kütüphanesine yardimini sürdürmüs, Halep ve Istanbul' dan kitaplar göndermistir. Kurulus katalogunda 900 kitap bulunan kütüphane, kisa sürede 1200 cilde ulasmis, Mevlevihane ve Molla Bey kitapliklarinin da ilavesi ile daha da artmistir. Zaman içinde okuyucu sayisinin artmasi, tarihi binanin rutubet almasi nedeniyle tarihi el yazma ve basma kitaplar harap olma tehlikesiyle karsi karsiya kalmis, bunlar 1981 yilinda Il Özel Idaresince yaptirilan Fuat Pasa caddesinde eski Hükümet Konagi bitisiginde bir apartmanin 4.Katina tasinmistir. Eski yeri çini müzesi yapilmak üzere restore edilmektedir. Vahit Pasa' nin temelini attigi kütüphane, Türkiye'nin sayili yazma eser kütüphanelerinden kabul edilmektedir. Kütüphanede 3006 yazma, 3663 eski harfli basma ve 20.000 den fazla yeni harfli kitap mevcuttur (1981 sayimi).
Çınılı Camii
1973 yili yapimi olan camii, iki katli olup içi ve disi tamamen çinilerle kaplidir. Orta Asya Türk Mimarisi örnek alinarak yapilan camii, tek kubbeli ve sekizgen biçimli yapisi ile dikkat çekicidir.
Kubbenin içi hat sanati örnekleriyle süslenmistir. Dünyada ve Türkiye' de bir benzeri olmayan camii, sehrimize pek çok hizmeti geçmis meshur Kütahya' li Ressam Ahmet YAKUPOGLU' nun sehrimizin kültür ve sanat koleksiyonuna kattigi orijinal ve müstesna bir eserdir.
Atalarimizin bizlere biraktigi zengin tarihi ve kültürel mirasi, bizim de sonraki nesillere ulastirabilmemiz için, bir yandan da bu örnekte görüldügü gibi yeni, ancak geçmisin zevk süzgecinden geçmis saheser niteliginde eserler yapilmasi gereklidir.
Frig Vadisi
Kütahya-Eskisehir yolunun 26 km' si yakinlarinda bulunan Ovacik köyüne kadar, ilin dogusu boyunca uzanan çamlar arasindaki kayalik alana "Frig Vadisi" denilmektedir.
Frig Vadisi iki ana bölümde incelenebilir. Birinci bölüm Sabuncupinar, Sögüt, Inli, Findikli köyleri civarindaki kuzey bölümüdür. Ikinci bölüm ise daha güneydeki Ovacik köyüdür. Kütahya' nin dogusunda eski bir yanardag olan Türkmen daginin, tüfleriyle örtülü olan Frig yaylari, çok eski çaglardan beri çesitli kavimler tarafindan iskan edilmistir.
Volkan türünün kolay islenebilir bir kayaç olmasi, bölgenin en eski halklarindan biri olan Friglerin bunlari oyma ve yontma yoluyla çesitli amaçlarla kullanmalarini saglamistir. Friglerin ana tanriçasi Kybele' ye adanmis açik hava tapinaklariyla, savunma amaçli yapilar, en çok göze çarpan eserler arasindadir.
Bunlarin yaninda Roma döneminde kayalari oymak suretiyle meydana getirilmis çesitli barinaklar, mezar odalari, agil ve ahir olarak kullanilan mekanlar, sarniçlar ve ambarlar da bulunmaktadir.Erken ve geç Bizans çaglarinda ise bunlara ilaveten kilise ve sapeller (küçük kilise) insaa edilmistir.
Bölgemizde yüzlercesi bulunan bu mekanlarin büyük bir kismi kendi hallerine terkedilmekle birlikte tamami tabiat sartlarina maruz kalmaktadir. Günümüzde bazilari hayvan barinaklari, ambar ve samanlik olarak halen kullanilmaktadir. Bu barinaklarin en yogun olarak bulundugu yerler; Sögüt, Armutlu, Inli, Sökmen, Findik ve Incik köyleri ile Sabuncupinar beldelesidir. Bölge Kapadokya' yi aratmayacak güzellik ve zenginliktedir.
Frig Vadisi' nin ikinci bölümü Kütahya' ya 56 Km uzaklikta bulunan Ovacik köyünün Inlice mahallesinin dogusunda baslayan çam ormanlari arasindadir. bölgenin MÖ 900-600 yillarinda Frigler daha sonra Romalilar ve Biznslilar tarafindan kullanildigi bilinmektedir. Bu bölgede kayalari elle oyulmus kaya mezarlar, kiliselerle, siginma-barinma amaçli yüzlerce magara bulunmaktadir. Çok genis olan bölge incelenirken üç bölüme ayrilmistir.
Birinci bölümde kayalarin içinde iki kilise bulunmustur (Tekli kilise) ve çiftli kilise adi verilen yapilarin duvarlarinda freksler vardir. Ayrica kök boyayla yazilmis yazilar, mender motifleri ve haç isaretleri de görülmektedir.
Ikinci bölümde bulunan "Deliktas Kalesi" de Frigler ve Bizanslilar tarafindan kullanilmistir. Siginma ve savunma amaciyla kayalar oyularak yapilmistir. Burada da büyük bir kiliseyle gizli geçit ve dehlizlerle birbirine baglanan bir çok oda bulunmaktadir. Üst kisminin ise kale surlari seklinde görülmektedir.
"Penteser Kalesi" denilen üçüncü bölüm, savunma amaçli bir kale olup, kayalar oyularak yapilmistir. Burada çesitli kaya mezarlari ve magaralar vardir. Bölge dogal kaya yapisi ve çam ormanlariyla çok ilgi çekici bir turizm merkezidir. Ilgi ve tanitilmayi beklemektedir.
Aizanoi Antik Kenti
Burasi, Kütahya' nin 57 Km güney batisinda Çavdarhisar ilçesinde yer almaktadir. Bedir çayinin iki yakasinda kurulmus olan bir Roma kenti olup hristiyanlik döneminde de önemini korumustur.
Çevresinde savunma surlari bulunmayan kent, özellikle Hadrianus (MS 98-117) döneminde çok gelismistir. Bedir çayinin iki yakasina rihtim duvarlari yapilmis ve bunlarin arasinda günümüze dek uzanan bes köprü ile baglanti saglanmistir.
Suyun sol yakasinda bir Agora (pazar yeri), küçük bir tapinak, Zeus tapinagi, hamam, stadium ve tiyatro yer almaktadir.
Saginda ise Borsa binasi, mozaikli hamam, sütunlu cadde ve anitsal kapi kalintilari vardir. Nekropal (mezarliklar) ise kentin çevresine yayilmistir.
1878' deki hamam kazisinda caldarium (sicaklik), frigidarium (sogukluk), palaestra (spor sahasi), F ve H apsisli salonlar, hataion (havuz) bölümlerinin ortaya çikmasiylahamam tamamlanmistir. F ve H salonlari ile caldarium da derin nisler vardir. H salonunun yikilmis olan apsisinin temeli belirgindir.
Tiyatro ile stadyum birbirine bitisik yapilariyla alisilmisin disinda bir plan gösterir. Çevresinden yüksek olan tapinak, Temenos (kutsal alan) içindedir. Temenos sütunlu galerilerle çevrilidir.
Giris yapisindan sonra (propylon) ayni eksende sunak (altar) yer alir. Temenos' un ortasindaki tapinak Roma yapisi olmasina karsin Helenistik (yunan tipi) plan gösterir. Podyun,mlu olup psendodipteros planlidir. Prostyle (önü sutunlu) planlipronaos (ön oda), cella (kutsal oda), opisthodomos' tan olusur.
Cella duvarlarindaki yazit kusaginda yapinin Hadrianus dönemine iliskin oldugu yazilidir. Dönemin sikkelerinden, Cellada Zeus' u ayakta, bir elinde kartal bir elinde mizrak tutar biçimde gösteren bir heykelin bulundugu anlasilmaktadir.
Bati ve dogu akroterlerdeki kabartmalar, burada Zeus ve Kybele kültürünün (tapilan seye gösterilen saygi) oldugunu göstermekte, ayrica tapinagin altindaki tonozlu salonda Ana tanriça' nin Kybele kültürü ile ilgili oldugu öne sürülmektedir.
Zeus tapinagi Hristiyanlik döneminde kilise olarak dinsel islevini sürdürmüstür.
Kütahya Kalesi
Kütahya Kalesi antik devirlerden baslamak üzere yerlesmenin yer aldigi ve Kütahya sehrinin ilk kuruldugu yer oldugu tahmin edilen bu günkü sehre hakim tepe üzerinde bir iç kale, hisar ve Osmanli devrinde asagidaki suyu da içine almak üzere eklenen üçüncü bir kisimdan meydana gelmektedir. Kale Roma, Bizans, Selçuklu ve Germiyanli ve Osmanli dönemlerinde iskan görmüs olmasina ragmen hiç bir döneme ait kitabe bulunamamaktadir.
Kütahya Kalesi Evliya Çelebi' ye göre 70 Burca sahiptir. Burçlar çok sik araliklarla yerlestirilmistir. Hatta iç kale tarafinda adeta birbirine yapisik biçimde burçlar tespit etmek mümkündür. Tugla hatlarinin tugla dizileri ve duvardaki sayilari bir örnek degildir. Bu durum burçlarin degisik dönemlerde degisik ustalar tarafindan yenilenmesinden ileri geliyor olabilir.
Eski durumu hakkinda bilgi bulunmamakla birlikte, kaynaklar kalenin son seklinin Bizans döneminde aldiginda birlesmektedir. Kale, garip bir sekilde bir çok yönden Diyarbakir Kalesi' ne benzemektedir.
Kütahya Kalesinde iki çesme, iki mescit ve Cumhuriyet yapisi olan bir döner gazino ve kir kahvesi mevcuttur. Kale camiinden hisar kahvesine giden dolambaçli yol üzerinde iki çesme kalintisi vardir. Bunlardan birisi son yillarda suyu kesik olan güzel bir çesmedir. Iki parça blok tastan yapilmis, sivri kemerli, devsirme çift sütunlu ve sade nislidir. Diger çesme ise kaba tastan insa edilmis bir su yolu agzidir.
Kaledeki bir eser de orta hisar mescidi olarak da bilinen Kale-i Bala mescididir. 1377-1378 yillarinda Germiyanoglu Süleyman Sah tarafindan yaptirilmistir. Kare planli, düz çatili, moloz ve kesme tas kullanilmistir. Gördügü onarimlar nedeniyle orjinal seklini kaybetmistir. Eski yapidan bir duvar parçasi, kesme tastan yapilmis bir minare kaidesi ile tugladan yapilmis minare gövdesi (serefeye kadar) kalmistir.
Kalenin Osmanlilar tarafindan yaptirildigi bilinen asagi Hisar (Kale-i Sagir) bölümünde de yine Osmanlilar tarafindan yaptirilan altigen planli küçük bir mescit vardir. Kerpiç sivali olmasina ragmen tamamen tugladan yapildigi anlasilmaktadir. Kütahya' daki tamamen tuglali ender yapilardandir. Mescidin alti tamamen taslardan yapilmis bir su tesisidir. Tabani zamanla degisiklige ugramistir.
Asagi Kale' nin bu su tesisini bir kusatmada susuz kalmamak için kalenin içine almak maksadi ile yapildigi tahmin edilmektedir.